Mustafa Kemal Atatürk
Vaktiyle kitaplar karıştırdım, hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı; her şeyi kara görüyordu; “Madem ki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz.” diyorlardı. Başka kitaplar da okudum, diyorlardı ki: “Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım.”
Ben, kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü tercih ediyorum. Fakat şu kayıtlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahtırlar. Besbelli ki, o adam, ferd sıfatıyla mahvolacaktır. Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.
Makul bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve saadeti için çalışmakta bulunabilir.
Bir insanın böyle hareket ederken; “Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedecekler mi? Diye bile düşünmemelidir. Hatta en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır.
Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçeyle meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanırlar.
Bahçesinde çiçek yetiştiren adam, çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da çiçek yetiştirendeki hislerle hareket edebilmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki, memleketlerine ve milletlerine ve bunların geleceklerine yararlı olabilirler.
Bir adam ki, memleketin ve milletin saadetini düşünmekten ziyade kendini düşünür, bu adamın kıymeti ikinci derecededir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak kendi şahsiyetiyle kaim görenler milletlerini saadetine hizmet etmiş sayılmazlar.