Orhan Veli Kanık
Dil üzerinde titizliğimiz yalnız edebi eserlere inhisar ediyor. Edebi olmayan eserlerde dilin düzgün olmasına lüzum var mı yok mu, çok defa düşünmüyoruz bile. Mesela bir ilim adamı ne demek istediğini bize iyi kötü anlatıyor mu, yetiyor. Cümlesinin düzgün, anlatışının rahat olmasına bakmıyoruz. Onun da bir edebiyatçı kadar dil üzerinde düşünmesi, hiç olmazsa yanlışlarla dolu bozuk bir dil kullanmaması gerektiğini aklımıza getirmiyoruz. Bu yazılar fen adamları tarafından yazılırsa sorumsuzluk büsbütün artıyor.
Dil halkla kurulan bir müessesedir. Onu gerçi halk yapar. Ama yayılma sahası geniş olan vasıtaların da halk üzerinde büyük etkileri vardır. Başkalarının okuyacağı bir yazıyı yazarken o yazının bize ne türlü bir sorumluluk yüklediğini hiçbir vakit hatırdan çıkarmamalıyız.
Büyük bir dil devrimi içindeyiz. Dili her zaman, her yerde, her şeyde düşünmemiz gerekir. Bir takvim yaprağında, bir sokak ilanında, parklara diktiğimiz levhalarda, lokanta listelerinde, hasılı bir yerde, bir dil davası karşısında bulunduğumuzu unutmamalıyız. Binlerce insan tarafından okunacak bozuk bir cümlenin birçok kişinin aklını çelebileceğini unutmamalıyız. Sağlam bir dile ancak böylelikle sahip olabiliriz...