Octavia Paz
Bu bölümün başlığı, ‘Kendisine Karşı Bir Gelenek’ ilk bakışta bir çelişki gibi görünüyor. ‘Gelenek’, zinciri kırıp, sürekliliği kesintiye uğratan bir şey olabilir mi? Bu yadsıma, kendisini inkar etmeden bir gelenek haline gelebilir mi? (...) Çelişki, ‘Kendisine Karşı Bir Gelenek’ yerine ‘Modern Gelenek’ gibi görünüşte daha az çelişkili sözleri geçirmekle de çözülmüş olmuyor. Modern nasıl geleneksel olabilir?
(...) Modernliğin bir gelenek olduğunu söylemek biraz hatalıdır; öteki gelenek demem gerekir. Modernlik, günün geleneğini - bu her ne olursa olsun - değiştiren polemikçi bir gelenektir, ancak kısa bir süre sonra yerini, gene modernliğin anlık bir tezahürü olan bir başka geleneğe bırakır. Modernlik hiç bir zaman kendisi değildir; o her zaman öteki’dir. Modern olanın ayırt edici özelliği, yalnızca yenilik değil, ötekiliktir. Tuhaf bir gelenek ve tuhaf olanın geleneği olan modernlik çoğulculuğa yazgılıdır: Eski gelenek, hep aynıydı, modern her zaman farklıdır. Eski gelenek geçmiş ile şimdi arasında bir birliği varsayar; kendi farklılıklarını vurgulamakla yetinmeyen modern, geçmişin bir değil, bir çok olduğunu kesinler. Böylece modernin geleneği, köktenci ötekilik ve geçmişin çoğulluğudur.
(...) Modern olan geçmişle bağlarını koparır, onu tümüyle yadsır. Modernlik kendine yeterlidir; kendi geleneğini kendisi kurar. Buna bir örnek, Harold Rosenberg’in sanat üzerine yazdığı kitabın başlığıdır: The Tradition of the New (Yeninin Geleneği). Yeni tam olarak modern anlamına gelmese de - bazı yenilikler modern değildir - bu başlık, zamanımız sanatı ile şiirinin kökenindeki paradoksu, onları haklı çıkaran ve yadsıyan entelektüel ilkeyi, onların besiniyle zehrini net ve özlü olarak dile getirmektedir. Zamanımız sanatı ve şiirinin yaşam ve ölüm nedeni modernliktir.
(...) Doğuşundan başlayarak modernlik eleştirel bir tutku olmuştur. (...) Bizim modernliğimizi öteki çağların modernliğinden ayıran şey, önemli olmakla birlikte yeni ile şaşırtıcı olana tapmamız değil; modernliğimizin bir yadsıma, yakın geçmişin bir eleştirisi, sürekliliğin kesintiye uğratılması olduğu gerçeğidir. Modern sanat yalnızca eleştiri çağının çocuğu olmakla kalmaz, aynı zamanda kendisinin eleştirmenidir.