Katip Çelebi
Kâtip Çelebi'den Seçmeler. Hazırlayan: Orhan Şaik Gökyay
Kâtip Çelebi'den Seçmeler.
Hazırlayan: Orhan Şaik Gökyay
(Tuhfetü'l - Ahyâr Fi'l - Hikem Ve'l - Emsâl Vel - Eş'âr)
İnsan
Denir ki insan küçük âlemdir ve büyük âlemde yani kainatta ne varsa onda da vardır. Yerden göğe kadar ne varsa benzeri onun küçüğü olan insanda da vardır. Tek tek her insan bir büyük âlemdir. Güneşin ışığı, ayın nuru, gecenin karanlığı, havanın inceliği, suyun berraklığı, dağların yoğunluğu, aslanın cesareti, eşeğin sabrı, domuzun hırsı, karganın ihtiyatı, tilkinin kurnazlığı, alıcı kuşun korkaklığı ve daha bunun gibi ne varsa... İnsan, ruh ve bedenden meydana gelmiş bir bütündür. Kendisine akıl ve dil verilmiştir. Dış yüzü duyularla süslenmiştir, içi de takva ile. Gıdalanıp büyümesi bakımından ona bitki denir; duyup hareket etmesi yönünden hayvan diye adlanır; eşyanın gerçeklerini bilmesi cihetinden de melek adını almıştır. Himmetini bu yönlerden hangi yöne sarf ederse ona katılır, yani bitki, hayvan veya melek olur. Bedende ruh, bir ülkede vali gibidir. İnsanın melekeleri ve azası da onun kulları yerindedir. Onlar bedene hükmederler. Beden şehirdir, kalp ise bu şehrin merkezidir. Akıl şefkatli ve iyi öğütler veren bir vezir gibidir. Öfke ise münafık bir veziri andırır, görünüşte öğüt verir ama iç yüzde düşmandır ve onun âdeti daima akılla kavga etmektir, aklın durduğu yer kalptir, hayal etme melekesinin yeri ise dimağın ön kısmıdır ki hazinedar gibidir, dil de tercüman gibi, beş duyu ise habercidirler ve bunların ortak duygusuna yol verir. Akıl, bunları hazinedara teslim eder, hazinedar da bunları, memleket işlerinde tedbir almak üzere ihtiyacı olduğu bir zamanda kullanması için saklar.
İnsanın Üstünlüğü
İnsan ruh ve beden bakımından bütün hayvanlara üstündür. Ruh bakımından üstünlüğü, düşünme melekesi iledir ki bununla insanda akıl, bilgi, hikmet ve tedbir görülür. Hayvanlar ise duyup tahayyül etse de onlarda düşünme olmadığı gibi bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni çıkarma gücü yoktur, gerçi bazıları tahayyül edilen sanatları öğrenir, bu yolda en kuvvetlileri fil ve maymundur.
İnsanın beden bakımından üstünlüğüne gelince onda işleyen bir el vardır, konuşan dil vardır ve boyunun dik oluşu, bu dünyada ne varsa hepsine hâkim olduğunun delilidir. Allahu Taâlâ bu hususta "Biz insanı ahsen-i takvîm üzere yarattık." ayet-i kerimesiyle ve "Sûret verdik ve suretlerinizi güzel kıldık." ayet-i kerimesiyle tembihte bulunmuştur. Bu "ahsen-i takvîm" tabiriyle yalnız yüz ve beden güzelliğini değil, aynı zamanda akıl cihetinden suretini de kastetmiştir, yani iç güzelliğini. Allah'ın insanı şerefli kılması da işte bu yüzdendir, yani dış ve iç güzellikleriyledir, bundan dolayı da "Biz âdemoğlunu yüce kıldık." buyurmuştur.
İnsanın İmtiyazı
İnsan, insan olmakla kainatın en üstün yaratığı olmuşsa da bu şarta bağlıdır, insan bu şarta riayet etmekle insandır, bu da ilim ve sağlam ameldir. İlim ve sağlam amel ne kadar fazla olursa o kadar yüce olur. Bundan dolayı "İnsanın değeri ilimlerden ve güzel amellerden bildiği şeylerdedir." demişlerdir.
Ama insan yeme, içme ve zürriyet bakımından bitkidir, duyması ve hareket etmesi yönünden hayvandır, suret cihetinden duvardaki nakış gibidir. Onun, öteki yaratıklardan ayrılması söz söylemekle, konuşma gücünün fazla olduğu nispette ve onun icap ettiği kadar başkalarına üstündür.
İnsan, hayvanla melek arasında bir terkipten meydana geldiği için yüce ve aşağı iki cevher arasında ortada bulunmaktadır. Bundan dolayı Allahu Taâlâ "Biz ona iki yol gösterdik." buyurmuştur ki bunlar; bir yönden akıl ve heva, bir cihetten ahiret ve dünya, bir yüzden hidayet ve delalet, bir başka taraftan Allah'a kul olma ve şeytana kul olmak, aydınlık ve karanlık, yani fazilet ve kusur ve hayat ile ölüm yollarıdır. Allah'ın kendisine doğru yolu gösterdiği ve gayeye uluşmak için kuvvet verdiği kimse, kendini idare etmiş, içini dışını temiz tutmuşsa kötülüklerden kurtulup murada ermiştir.
İnsanlık
Bu, insana mahsus olan zâti faziletlerin bütünüdür. İnsan, bunu elde ettiği nispette onu hak eder. İnsanların içinde bir kimse yükselip tâ göklere ulaşsa, insanlık derecesinde bu yüksekliğinden dolayı, büyük bir melek tasavvur edecek olursak işte tam budur. Bunun hakkında Allahu Taâlâ "Bu olsa olsa melektir." buyurmuştur. Yine bir insan, alçalıp alçalıp da hayvanların sırasına inse, iki ayak üzerine duran, konuşan bir köpek veya eşek tasavvur edecek olursak, o da işte budur -insanlıktan soyunup çıkması bakımından- sonra bu iksinin ortasında olan bir başka tip vardır ki o insanlık derecelerinden çoğuna sahip bir mevkide bulunur. İnsanlık kelimesinin taşıdığı mana, ahlak ile güzel hareketlerden ibarettir. Bunun kötü taraflarına gelince insan bunda hayvanlarla ve şeytanla müşterektir. Bukrat'a (Hipokrat) "İnsanlık nedir?" diye sormuşlar, "Yüksek mevkide iken tevazu göstermek, fakir olduğu hâlde cömertlik etmek ve başa kakmadan iyilikte bulunmaktır." diye cevap vermiş.