Kaynak: Müdafaa-İ Hukuk Hareketi Partisi.
Cebeci Şehitliğinde; A.06 – 0208 numaralı yerde yatmakta olan Türkiye’nin ilk kadın hava şehidi ERİBE HÜRKUŞ, 29.10.1936 yılı Cumhuriyet Bayramı törenleri için yaptığı atlayışla yere çakılmış ve 30.10.1936 tarihinde şehit olarak defnedilmiştir.
Gazi Çiftliği üzerinde geniş bir tur yapan Guadron-59 uçağı, Türkkuşu’nun Ergazi’deki hangarı üstüne yaklaştı. Aşağı-yukarı 600 metre yükseklikte idi. Motor sustu. Kanatta bir şekil belirdi. Şekil kısa bir süre sonra kendini boşluğa bıraktı. Düz akışla başlayan düşme kısa bir süre sonra düzensiz bir hal aldı. Şekil daha sonra virile kapılarak yuvarlanmaya başladı.
Alanda atlayışı izleyenler ilk ağızda büyük bir şaşkınlığa kapıldılar. Sonra boğucu bir heyecan içinde bağırmalar duyuldu: "Aç.. paraşütünü aç...”
Fakat paraşüt açılmıyor ve şekil her an artan bir hızla boşluktaki yuvarlanışına devam ediyordu.
Yere ancak 60-70 metre kalmıştı. Herkes taşlaşmış, koca meydan ölü bir sessizliğe gömülmüştü. Düşen şeklin üstünde birden beyaz bir kubbe belirdi. Baş aşağı düşen şekil virilden kurtuldu. Bir an paraşütün kordonları ucunda asılı kalır gibi oldu. Fakat paraşüt, açıldığı gibi gene birden bire büzüldü ve şekil dere boyundaki çamurlara saplandı.
Olay yerine ilk yetişenler Türkkuşu Başöğretmeni Vecihi Hürkuş, Planör Öğretmeni Emrullah Ali Yıldız ve Sağlık Memuru Nihat oldu. Vecihi Hürkuş, yerde hareketsiz yatan paraşütçünün üstüne kapandı: “Eribe….Eribe…yavrum...”
Eribe’nin yüzü siyaha yakın bir renkteydi. Gözlerini açtı. Dudakları titredi: “Çalıştım… Açılmadı..."
Sağlık Memuru Nihat, kazazede kıza, elbiselerinin üstünden bir iğne yaptı. Hemen cankurtarana koyarak hastaneye yetiştirdiler.
Eribe’nin ameliyatı bir saat elli dakika sürdü. Bir böbreği alındı. Dalak, karaciğer ve bağırsaklar birçok yerinden dikildi. Genç bünye ölümle mücadeleye başladı. O saatlerde hipodromda Cumhuriyet Bayramı’nın on üçüncü yılı kutlanıyor, yürekleri kan ağlayan fakat inançlarından, havacılık aşklarından hiçbir şey kaybetmemiş olan Türkkuşu’nun kız ve erkek paraşütçüleri, halkın çılgın alkışları arasında süzüle süzüle hipodroma iniyorlardı.
KURTULUŞ SAVAŞI'NDA KESİŞEN HAYATLAR
Vecihi Hürkuş ve eniştesi Binbaşı Bedri, kurtuluş savaşına katılmak üzere Anadolu’ya geçtikten sonra; Hürkuş’un annesi de kızı Remziye ve torunlarını alarak İstanbul’dan Eskişehir’e göç etmişti.
Ailenin Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk kaybı Binbaşı Bedri oldu. Onu, 12 Ocak 1921 günü Eskişehir’de şehre ve istasyona bombalar atarak sivil halka saldıran Yunan uçaklarının şehit ettiği yirmi üç yaşındaki eşi Remziye izledi.
Genç kadın ardında üç çocuk bırakmıştı: Yedi yaşındaki kızı Nahit, iki yaşındaki Eribe ve bir yaşındaki Emel, minimini Emel de Eskişehir’den kaçarken öldü.
Nahit’in aklı eriyordu. Fakat Eribe anneannesini anne, dayısı Vecihi Hürkuş’u baba, yengesini de abla bilerek büyüdü. Durumu ancak Kadıköy’de ortaokula başlayınca öğrendi. Fakat yine de onlara anne, baba, abla demeye devam etti.
ERİBE HAVACI OLUYOR
Eribe’nin havacılıkla yakın teması, Vecihi Hürkuş’un 1932 – 1934 yılları arasında Kadıköy’deki “Vecihi Sivil Tayyare Okulu” uçaklarının kanatları altında dayıkızları Gönül, Sevim ve Perran ile oynarlarken başladı. Vecihi Hürkuş, annesi dahil bütün aileyi uçurduğu zamanlarda havacılığa gönül verdi.
Vecihi Hürkuş Türkkuşu’na Başöğretmen olarak atanınca aile 1936'da Ankara’ya göç etti. O yıl Kadıköy Orta Okulunu bitirmiş olan Eribe, Ankara Kız Lisesine kaydoldu ve Türkkuşu’na girdi.
Kuruluşu ancak bir buçuk yıl olan Türkkuşu, 29 Ekim 1936 günü Hipodrom’da yapılacak törene katılmak için çalışıyordu. Paraşütçüler Hipodrom’a atlayacaklardı. Henüz hiçbir paraşüt çalışması olmayan Eribe, Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca’dan izin alarak, atlayışlara katılabilmek için çalışmalara başladı. Kısa bir yer eğitimi gördükten sonra 24 Ekim 1936 günü de ilk atlayışını yaptı. Boğazı ağrıdığı için bunu izleyen üç gün çalışmalara katılamadı. Kendini daha iyi hissettiği 29 Ekim 1936 sabahı alana koştu. Bir prova atlayışı daha yapmak istedi. Saat 09.00'da Rus uzman Anohin’in kullandığı Guadron-59 uçağı ile havalanarak son atlayışını yaptı.
KAZANIN NEDENİ
Eribe’nin dayısı ve Türkkuşu Başöğretmeni Vecihi Hürkuş’un kesin kanaatine göre Eribe uçaktan atlamaya hazırlanırken heyecanlanmış, paraşüt kabzasını, askı kolonu ile birlikte tutmuştu. Kabzayı çekmek istediği zaman, kolon uzamadığı için de paraşüt açılmamıştı. O zaman yedek paraşütü hatırlamış, virilde iken yedek paraşütü açmış, fakat doğrulurken ayakları yedek paraşüt kordonlarına dolandığı için o da kapanmış ve korkunç kaza olmuştu.
Eribe’yi yakından tanıyanlar, onun havacılığa olan büyük aşkını bilenler: “Bu kız yerden çok göğe ait “ derlerdi.
Öyle de oldu. Genç kız, korkunç düşüşten yirmi bir saat sonra, uçak kazasında ölen ilk Türk kızı Mefharet Hakkı gibi henüz on yedi yaşındayken, 30 Ekim 1936 sabahı saat 06.10’da sonsuzluğa uçtu.
İLK HAVA ŞEHİDİ KIZIMIZ Küçük Eribe, hava kurbanlarımız arasına karıştı. Paraşüt hevesi, havacılık aşkı, onu küçük yaşında işe başlatmıştı. Onun yaşında, paraşüt sert ve çok erken bir cesaretti. Ailesinin ve kendisinin aşkı, usullerin tereddüdüne galebe çaldı. Eribe’nin fedakârlığını, kızlarımızda vatan savunması ve Türk havasının masuniyeti için iftihar edeceğimiz bir kahramanlık sayıyorum. Hayatının en güzel baharını Türk Havası için bağışlamak arzusu, Türk kızında en yüksek derecesini, güzel Eribe ile göstermiştir. Güzel Eribe, babası gibi, babasından üstün bir hava kahramanı olmak için bütün hassalara malik idi. Onun şehitliği ile canımız çok yandı, çok şey kaybettik. Tesellimiz, kahramandan şehit vermek, kahraman üretme ve yetiştirmenin en feyizli çaresi olduğuna inanmamızdır. Paraşüt, bir spor, hatta dar zamanda cankurtaran bir tedbir çoktan çıkmıştır. Paraşüt, artık memleket savunmasının yeni ve dinamik yolu ve aracıdır olma yolundadır. Türk kızları ve erkekleri, paraşütçülüğü bir savunma aracı gibi öğrenmeye mecbur olmak yolundadırlar. Küçük Eribe’nin hatırası, paraşütçülüğe olan hevesinden dolayı, bizim için bir kat daha azizdir. Bu satırlar, İnönü ve çocuklarının, güzel Eribe’nin kahraman hatırasına derin saygıları ve gıptalarıdır…. 9 Kasım 1936 İsmet İNÖNÜ
İLK HAVA ŞEHİDİ KIZIMIZ
Küçük Eribe, hava kurbanlarımız arasına karıştı. Paraşüt hevesi, havacılık aşkı, onu küçük yaşında işe başlatmıştı. Onun yaşında, paraşüt sert ve çok erken bir cesaretti. Ailesinin ve kendisinin aşkı, usullerin tereddüdüne galebe çaldı.
Eribe’nin fedakârlığını, kızlarımızda vatan savunması ve Türk havasının masuniyeti için iftihar edeceğimiz bir kahramanlık sayıyorum.
Hayatının en güzel baharını Türk Havası için bağışlamak arzusu, Türk kızında en yüksek derecesini, güzel Eribe ile göstermiştir.
Güzel Eribe, babası gibi, babasından üstün bir hava kahramanı olmak için bütün hassalara malik idi. Onun şehitliği ile canımız çok yandı, çok şey kaybettik. Tesellimiz, kahramandan şehit vermek, kahraman üretme ve yetiştirmenin en feyizli çaresi olduğuna inanmamızdır.
Paraşüt, bir spor, hatta dar zamanda cankurtaran bir tedbir çoktan çıkmıştır. Paraşüt, artık memleket savunmasının yeni ve dinamik yolu ve aracıdır olma yolundadır. Türk kızları ve erkekleri, paraşütçülüğü bir savunma aracı gibi öğrenmeye mecbur olmak yolundadırlar.
Küçük Eribe’nin hatırası, paraşütçülüğe olan hevesinden dolayı, bizim için bir kat daha azizdir.
Bu satırlar, İnönü ve çocuklarının, güzel Eribe’nin kahraman hatırasına derin saygıları ve gıptalarıdır….
9 Kasım 1936
İsmet İNÖNÜ
Büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün bizzat kendi kaleminden çıkan bu satırlara ilaveten, okul arkadaşı ve yakın dostu Naciye TOROS da aşağıdaki şiiri yazmıştır. Mekânın cennet olsun, ışıklar içinde uyu, Türk’ün göklere uçan ilk kızı
ERİBE'YE