Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 1799’da Moskova’da doğdu. Babası Sergey Lvoviç, soylu bir ailenin ilk çocuğudur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal’in dedesi Etiyopya'lı Hannibal’in Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz çocuğudur. Puşkin soylu bir ailenin üyesidir. Annesi ve babası eğitimli insanlardır. Puşkin, ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinmiştir. Henüz sekiz yaşındayken Fransızca Rusça bilmektedir. On bir yaşına geldiğinde ise özgürlükçü ve alaycı yazarlarını beğendiği Fransız Edebiyatı’ndan etkilenerek Fransızca şiirler ve komediler yazmaya başlamıştır.
Döneminin tanınmış şair ve yazarları, Puşkin’in evine gelip gidenler arasındaydır. Ancak hiçbiri onu kendisine Rus masallarını anlatan, eski Rus türkülerini söyleyen dadısı kadar etkilememişti. Yaşlı dadısı Arina’nın anlattıkları, Puşkin’in çocukluk ruhunda önemli izler bıraktı.
Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, Rus Çarı I. Aleksandr’ın Tsarskoye Selo’da (Çar’ın yazlık köyü) açtırdığı okula kayıt oldu. Buradaki altı öğrenim yılı boyunca tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg’a gitme izni verilmeden dış dünyadan kopuk bir şekilde eğitim gördü.
Puşkin’in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpmaktadır. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri kullandığı şiirleriyle Derjavin’in dikkatini çekmeyi başarmıştır.
Artık ünlü bir şair sayılmaya başlayan Puşkin, okul yıllarından sonra Petersburg’a gitmiştir. Yazdığı ve birçoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları bu sıralarda toplum arasında yayılmıştır. Rus edebiyatı tarihinde şiir, ilk kez olarak, herkes üzerinde hayranlık uyandırmıştır. Yeni doğan ve adeta üzerine titrenen bir çocuk gibi coşku ile büyümeye başlamıştır.
Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya’ya atanmış ve burada ünlü “Kafkas Esiri” ve “Bahçesaray” adlı destanlarını yazdı. Kafkasya’dan dönen Puşkin’in Rusya’daki askeri yönetime karşı oluşundan dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklandı ve ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakıldı. Hükümet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini yerine getirdi.
Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya başladı. Çingeneler, Peygamber ve Boris Godunov adlı önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazdı.
Bu uzun sürgün döneminden sonra Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskova’ya çağırılan genç şairin kaleminden çıkan her şey artık çarın sansüründen geçecektir. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkin’in yaşamının ayrılmaz parçaları olmuştur.
Puşkin, bir baloda eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaştı ve bu genç kıza aşık oldu. Puşkin Natalya’ya evlenme teklif etti; Natalya ise, şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere erteledi. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılıp Moskova’dan uzaklaşmak istedi. Bu nedenle de, 1829’da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katıldı ve Osmanlı topraklarına geldi. Sonradan yazdığı Erzurum Yolculuğu adlı eserinde yol izlenimlerini anlatmış olan Puşkin’in, daha başka birçok eserinde de Erzurum’dan aldığı esinler yer bulmaktadır.
Moskova’ya dönen Puşkin, Natalya’ya evlenme teklifini yineledi. Uzun çekişmelerden sonra Natalya’nın ailesini de ikna etmeyi başardı ve sonunda nişanlandı ve evlendi. Ancak aşık olduğu kadından beklediği ilgiyi de bir türlü göremedi.
Bu dönemde Natalya'nın hayatına George Charles d'Anthès adında biri girdi. Puşkin, o sıralarda yazdığı birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d'Anthès adındaki bu Fransız delikanlısının karısı Natalya Puşkin’e kur yaptığını öğrendi. 1837’de d'Anthès’i düelloya çağırdı. 27 Ocak 1837'de St.Petersburg yakınında Kara Dere'nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verildi. Puşkin'in şahidi arkadaşı Danzas'tır. Düello'da kullanacağı silahı almak için gümüşlerini sattığı iddia edilmektedir.
Düelloda Puşkin tarafından omzundan yaralanan d'Anthès, Puşkin’i karnından yaralamayı başardı. Büyük bir soğukkanlılıkla iki gün boyunca can çekişen Puşkin, Şubat ayında bir öğleden sonrası hayata gözlerini yumdu.
Şairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Onegin’in son baskısını tüketen halk, şairin ölümü üzerine neredeyse hükümete karşı bir ayaklanma noktasına geldi. Bu gerekçe ile olayların çıkmasından çekinen polis, bir gece yarısı, şairin tabutunu gizlice kiliseden aldı ve Mihaylovskoye köyüne götürerek toprağa verdi.
Aleksandr Puşkin'in düello günü uğradığı son yer; Peterburg Nevski Prospekt üzerinde bulunan Edebiyat Cafe adlı mekan. Şimdi bir restoran olan bu mekanda Puşkin'in bir masa başında oturan bir balmumum heykeli bulunuyor.