İbrahim Hakkı; 1703 yılında Erzurum’un Hasankale kazasında doğmuş, ilim ve tasavvuf çevresinde, ilâhî aşk terbiyesi içinde yetişmiş, Erzurum’da okumuş, mensup olduğu medeniyetin dillerini ve ilimlerini, derin bir vukufiyetle bu çevrede öğrenmiştir.
Kayınbabası ve şeyhi olan İsmâil Fakirullah’ın Siirt’in Tillo köyünde bulunan dergâhına yerleşerek onun yerine şeyh olmuş ve 1772’de Tillo’da ölmüştür. Araştırmacı ve mutasavvıf bir kişiliğe sahip olan İbrahim Hakkı’nın eserlerinin sayısı on beşi bulmaktadır. Bunların içinde en tanınmışları, İlâhî-nâme adıyla da bilinen Divân’ı ve Marifetnâme isimli kitabıdır. Sefine-i Nûh adlı eserinde İbrahim Hakkı, “İlâhî-nâme nazmımdır ve nesrim Marifetnâme’dir” der. Yazar, Marifetnâme’yi bir ilimler ansiklopedisi hâlinde kaleme almıştır. Bu eserde; astronomiden, ahlaka ve itikada; tasavvuftan felsefeye ve musikiye; dinî ilimlerden fizikî ve tıbbî ilimlere kadar çok çeşitli bilgiler toplamıştır.
Marifetnâme’nin sonunda Kıyafetnâme başlığı altında yazılan manzum bölümde ise insan vücudunun, insan uzuvlarının şekilleri ve manaları belirtilmiş, yapılan tariflerde yüzyılların tecrübelerinden istifade edilmiştir. Marifetnâme 1756’da, İlâhînâme ise (Divan) 1754’te yazılmıştır. İbrahim Hakkı, XVII. yüzyıl mutasavvışarından Niyazî-i Mısrî’nin tesirinde kalmıştır. Çünkü O, Marifetnâme’sinde, Niyazî -i Mısrî’nin Risale-i Devriyesi’ni aynen alarak, çırak-usta işbirliğini devam ettirmiştir.