Türk Halk Şiiri, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2382, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1379, 2011.
Eşrefoğlu Rûmi’nin asıl adı Abdullah’tır. Babasının adına istinaden Eşrefoğlu veya Eşrefzâde de denilmektedir. Künyesi, Abdullah bin Seyyîd Ahmed Eşref bin Seyyîd Muhammed Suyûfî’dir. Eşrefoğlu, 754 (M 1353)’de İznik’te doğmuştur. Ancak bu tarihin, Orhan Köprülü’nün şahsi kütüphanesinde bulunan Menâkıb-ı Eşrefzâde nüshasının arkasında yer alan küçük bir kayda göre, 779 (1377) tarihinin daha doğru olabileceği ileri sürülmektedir. Çünkü bu tarihin bazı kaynaklara göre, onun Hacı Bayram Velî ve Emir Sultan’la (ö:833/1429) olan münasebetlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiği ifade edilmektedir.
Eşrefoğlu Rûmi’nin vefatının da H. 874/1470 tarihi olduğu bilinmektedir. Onu vefatından sonra yerine, kızı Züleyha ile evlenen damadı Abdurrahim Tirsî halife olarak geçmiştir. Eşrefoğlu, Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinin sonlarıyla, yükseliş devri arasında yaşamış, ilim, irfan, irşat ve çeşitli sebeplerle yaptığı gezilerde Bursa, Ankara, Hama gibi şehirlerde bulunmuştur.
Eşrefiyye tarikatını kuran Eşrefoğlu, zâhirî ve batınî ilimleri öğrendikten sonra intisap ettiği Emir Sultan tarafından, Bayramiyye Tarikatı’nın kurucusu Ankara’da bulunan Hacı Bayram Velî’ye gönderilir. On bir sene burada riyazet ve nefis mücadelesi yaptıktan sonra, ondan icazet alır ve İznik’e halife olarak geri döner. Bir süre sonra da Hacı Bayram Velî’nin emri ile Abdülkadir-i Geylânî’nin evlâdından Hama’da bulunan Şeyh Hüseyin el-Hamavî’ye intisap eder. Şeyh Hüseyin, ona kısa zamanda hilafet vererek Kadiriyye Tarikatı’nın Anadolu’da kurulmasına ve yaşatılmasına memur eder.
Eşrefoğlu Rûmî, İznik’e döndükten sonra, burada Kadirîliğin bir kolu olan Eşrefiyye tarikatını kurar ve halkı irşada başlar. Tarikatı kısa zamanda her tarafa yayılır. Özellikle İznik ve Bursa havalisinde etkili olur. Kadirîler çevresinde o, bu tarikatı Anadolu’ya getirip yaygınlaştırdığı ve bir kurum haline getirdiği için de Pîr-i Sâni olarak anılır.
Eşrefoğlu Rûmî; Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türklerin İslamiyet’i hayat tarzı haline getirmelerinde rol alan ve Anadolu’da Mevlevilikten sonra Ehl-i Sünnet tarikatlarının yayılmasında emeği geçen önemli mutasavvıflarımızdan biridir. Eşrefoğlu’nun şiirlerinde Yûnus Emre tesiri kuvvetle hissedilir. Hece ve aruz veznini başarıyla kullanmış, lirik şiirler yanında didaktik manzumeler de yazmıştır. Bu ilâhîlerinden birçoğu bestelenerek, bugün dahi pek çok yerde okunmaktadır. Onun didaktik mahiyetteki mensur eserlerinde ise devrinin halk dilini en iyi bir şekilde kullanmış olması ve bu sayede tasavvufî ahlakın halk arasında yayılmasında büyük rol oynamıştır.
Eşrefoğlu’nun nesri, XIV-XV. yüzyıl Anadolu Türkçesinin en güzel örnekleri arasında yer alır. Onun Divânı’nın dışında kalan diğer mensur eserleri; Müzekki’n Nüfûs, Tarikatnâme, Delâilü’n-Nübüvve, Fütüvvetnâme, İbretnâme, Ma’zeretnâme, Hayretnâme, Münâcâtnâme, Esrârü’t-Tâlibin, Tacnâme, Elestnâme, Nasihatnâme, Cinânü’l-Canân vb.leridir. Demek oluyor ki Eşrefoğlu Rûmî’nin, eserlerinin çokluğu ve değişik konularda da ayrı ayrı yazması suretiyle, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatına ait pek çok türde eserler verdiğini de ifade etmeliyiz.