Kaynak: Osmanlı Türkçesi Metinleri-II, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Bu defa vezâret yüksek rütbesiyle Deryâ Kaptanlığı ihsan olarak verilen mutluluk ve iyilik sahibi Hüseyin Paşa hazretlerinin, eskiden beri uygulanan kanun gereği Topkapı Sarayı Enderun bölümünde kallâvî adı verilen başlığı giydikten sonra orada bulunan herkesle vedalaşma merasimini gerçekleştirdikten sonra, tören kıtası ile Bâbıâlî’ye ve oradan da Kireç İskelesi’nde kendisine tahsis edilmiş olan küçük gemisine binerek Tersâne-i âmire’ye gittiklerinde uygulanması lâzım olan törendir.
Zikredilen günde ziyâret için uygun saat belli olduğunda kethüda bey (sadâret kethüdası) dîvân törenleri için yanına aldığı adamlarıyla ve yeşil üstlük giymiş olarak; çavuşbaşı ağa serâser adı verilen üst elbisesiyle ve divâna mahsus tören ekibiyle ve çavuşlar kâtibi ve çavuşlar emini ve teşrîfâtçı efendi ile bunlarla beraber onbeş kadar devlet adamı samur kürk giymiş olarak giderler. Bâbıâlî’de görev yapan ağalar ve otuz-kırk kadar dîvân çavuşları diğerleriyle birlikte destâr-ı âdî adı verilen sarıkları giymiş olarak Topkapı Sarayı’nın Enderun kısmına varıp, Divân toplantılarının icrâ edildiği kubbealtının yan tarafında Divân-ı hümâyûn kalemlerinin yöneticilerine ayrılmış olun uzun sofada otururlar. Bu törende kethüdâ bey yalnız kendi tören takımıyla gider. Başka takım gerekmez. Kaptan-ı deryâ kendi tören takımları ile birlikte şatır, mataracı, tüfengci, çukadârân, kapucular kethüdâları, selâm ağaları, mîrâhûr gibi büyük vezirlere mahsus olan tören kıtası hep beraber merasim yerinde hazır olmalarıyla önceden Enderun bölümüne giderek Ortakapı’da dîvân kıyafetiyle süslenmiş at ile ve yedekleriyle hazır ve bekler biçimde dururlar. Merasime katılacak devlet ricalinin adı geçen uzun sofaya geldikleri Kaptan Paşa’ya haber verildikten sonra yarım saat geçmesiyle, yeşil atlas üst kürkü ve kallâvî isimli sarığı giymiş olarak çıkar ve Bâbüssaâde’nin (Topkapı Sarayında 3. Kapı) kapı arasına gelir. Meydan imamı burada duâ eder; müezzinler yüksek sesle “âmin” derler. Kaptan Paşa’nın adamlarından ağanın biri bir kese çil para çıkarıp önlerindeki çimenliğe saçar. Hademe gurubu paraları toplamakla meşgul iken Kaptan Paşa yürümeye devam eder. Bu esnâda merâsim için orada bulunan devlet ricâli hep birlikte büyük sarıklarını giyerler. Ak ağalar sağında ve solunda olduğu halde Kaptan Paşa gelirken selâm taşından birkaç adımlık yerde kethüdâ bey ve onun biraz ilerisinde çavuşbaşı ağa, onun da ilerisinde teşrîfâtçı efendiyi selamladıktan sonra önlerinden yürüyüp Kubbealtı yolundan ilerleyerek Ortakapı’ya (Bâbüsselâm) gider. Ortakapı’dan çıkıldığında herkes atına biner. Kaptan Paşa dahi kendi adamları tarafından hazır bekletilen atlarına binerler. Tören kıtası sıralı olarak önce Dîvân çavuşları, sonra Bâbıâlî ağaları mücevveze sarıkları ve tören kürkleriyle; onların arkasında çavuşlar kâtibi ve emîni sarık ve kürklerini giymiş olarak; onların arkasından teşrîfâtçı efendi sarık ve üst kürkünü giymiş olarak; onun arkasında çavuşbaşı ağa serâser üst kıyafeti ve yanında dîvân takımıyla sarığını giymiş olarak; onun arkasından kethüdâ bey yeşil atlastan yapılmış üst kıyafeti, başında sarık ve dîvân takımıyla birlikte olarak; onun arkasından Kaptan Paşa hazretleri başlarında büyük sarık ve üst kürkü giymiş olarak, dîvân törenlerine uygun süslenmiş atlarıyla birlikte Bâbıâlî’ye gelirler. Burada reisülküttâb efendi, selîmî adı verilen sarığını giymiş olduğu halde ve diğer Bâbıâlî görevlileri mücevveze sarık ve kürklü elbiseleriyle binek taşının olduğu yerde karşılarlar. Burada kapıcılar kethüdâsı ve selâm ağası, (Kaptan Paşa’nın) sağ ve solunda yerlerini alarak Bâbıâlî’deki arz odasına girerler. Her zaman yapılan uygulama üzere ayakta görüşme gerçekleştikten sonra, oturmadan evvel sadrazamın işaretiyle Kaptan Paşa’nın başındaki kallâvî sarığıyla üst kürkleri çıkartılır. Orada hazır bekletilen destâr-ı âdî adı verilen sarık ve geniş yenli tören kürkü giydirildikten sonra otururlar. Tatlı ve kahve ikramından sonra bir müddet başbaşa sohbet edilir. Daha sonra şerbet verilip tütsü yapılır ve (Bâbıâlî’den) dönüş başlar. Çıkışta herkes destâr-ı âdî sarıkları giymiş oldukları halde merdivenlere kadar uğurlama merasimini yerine getirirler. Diğer kürk giydirme töreni ile alay mensuplarının ve çavuşbaşı ağanın birlikte tersâneye kadar gitmeleri töreni icrâ edildiğinden, onlar bundan sonraki kısımda yer almazlar ve kendilerine at hazırlanmaz. Bâb-ı âsafî’den dönüş merasiminde sadece alay çavuşları ve çavuşlar emîni ve kâtibi iskeleye dek birlikte giderler. Burada Kaptan Paşa hazretlerini at üzerinde selamladıktan sonra dönerler. Adı geçen tören gününde dîvân çavuşları, Bâbıâlî ağaları, kapı kethüdâları gibi Kaptan Paşa’nın yanında merâsimlere katılanlara gerekli bahşişlerin verilmesi konusu sizin görüşlerinize (inâyet edici değerli görüşünüze) bağlıdır.