Teşrifat defterlerinden. Kaynak: Osmanlı Türkçesi Metinleri-II, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Teşrifat defterlerinden.
Kaynak: Osmanlı Türkçesi Metinleri-II, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Şu günlerde Allâh’ın lutfunun da etkisiyle ele geçirilip feth olunan Venedik’ten ayrılmış Korfu, Zanta, Kefalonya, Ayamavra, Pakso, İtaki ve Çuka ile bunlara bağlı olan yerlerde insan yerleşimi olan ve olmayan ne kadar ada var ise Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmeye uygun (bulunmuştur). Ve kabul edilen (mevcut) içişlerinin idare şekli ile idâre olunmaya devam etmeleri şartıyla Yediada Cumhuriyeti Topluluğu ismiyle Osmanlı Devleti’nin cizye mükellefi, bağlısı ve tâbisi olarak himaye altına alınmıştır. Ancak adı geçen adaların önde gelenleri ve hânedân mensupları ile elebaşılarının güç ve nüfuzlarının artırılması için bazı şartların tamamlanıp yerine getirilmesi (gerekmektedir). (Bu konularda gerekli olan) yüksek müsâadenin verileceğine, padişâh tarafından (daha önce) işâret edildiği ayan beyan olduğundan, (adaların) kendi iç düzenlerinin kuralları üzere, halkın içinden (olmak kaydıyla) oy verme yoluyla seçilmiş olan yerli önderler hakkında bundan sonra kinez ve diğer elebaşı olan asilzâdeler hakkında beyler deyimleri kullanılmak (uygun ola). (Bundan dolayı) Osmanlı Devleti tarafından o bölgenin işlerine dair yazılacak pâdişâh fermânı ve hükümlerde (yukarıda söylendiği) şekilde, yani “ (falan yerin) kinezi ve beyleri” diye unvanları yazılmalı. Bütün Osmanlı memurları tarafından bu unvan ile isimlendirilmeli. Ve adı geçen Cumhuriyetin (bütün) işlerini görüp düzenlemek için Dubrovnik konsolosu benzeri bir konsolosu olmak üzere, yerli asilzâdelerden bir beyzâdenin İstanbul’da oturtulması ve görevlendirilmesi uygun ola. Zikredilen Cumhuriyetin halkları haklarında pâdişâha mahsus merhamet ve şefkatin uygulamaya konulmasında, her durumda zenginlik ve (rahatlarının) sağlanmasında, pâdişâhın izni açıkça belirtilmiştir. (Bu cümleden olarak) bir imtiyaz olmak üzere, (yıllık) miktarları belirlenmiş şekilde (bu devletin halkına) yüklenen yirmibeş bin guruşluk cizye vergisini, Osmanlı parası esas alınarak üç senede bir kere toptan biçimde; yani pâdişâhın imtiyaz berâtı tarihi olan 1214 senesi zilkade ayının sekizinci gününden (4 Nisan 1800) başlayarak her üç senede bir yetmişbeş bin guruş olarak kendi elçileriyle veya İstanbul’da oturan konsolosu olan beyzâdeleri aracılığıyla devlet hazinesine teslim edeler. (Aynı zamanda) bu konuda Dubrovnik Devleti’ne uygulanmasına izin verilen merasimler ne ise miktarı zikredilmiş olan (Yediada) cizyesini teslim edecek olan elçilere de aynı merasimlerin uygulanmasına pâdişâhın müsaadesi uygun ola. Ve Osmanlı Devleti’nin cizye veren ve tam bir bağlılık gösteren adı geçen cumhuriyetin hristiyan ahâlîsi, (Osmanlı tebası olarak) yurttaşlık görevleri olan bağlılık ve itaatleri gereklerini gereği gibi yerine getirdikleri sürece ne olursa olsun dâhilî ve hâricî işlerinde Dubrovnik Devleti hakkında eskiden beri yürürlükte olan hak edişlerden ve ayrıcalıklardan tümüne sahip olalar. “Dubrovniklilerin gerek kendi canları gerek malları ve eşyaları hakkında Osmanlı ülkesinde yürürlükte olan kurallar her ne ise adı geçen cumhuriyet (Yediada Cumhuriyeti) hakkında da aynı şekilde uygulansın” şeklinde bu defa pâdişâh tarafından üst tarafı hatt-ı hümayun ile yazılarak bir nişan inâyet ve ihsân buyuruldu. (Nişân belgesine) başka mâddeler de dâhil edilerek yazılmış bulunmakta. Ancak bu durumda İstanbul’da oturan adı geçen cumhuriyetin temsilcileri, padişahın ihsânı olan nişânı teslim konusunda Bâbıâlî’ye davet olunmalarıyla (bir takım mahzurlar ortaya çıkacaktır). Bir-kaç kişi olan bu temsilcilerin Bâbıâlî’ye gelmeleri için bu sıralarda gerekli olan merasimin uygulanmasına pâdişâhımızın izni var ise de bahsedilen törenin, âdetin dışında olduğu açıktır. Yani zikredilen tören bundan sonrasıyla alâkalı olmamak ve (gelecekte) hiçbir zaman örnek kabul edilmemek, “(Yediada cumhuriyetine) pâdişâhın verdiği nişân belgesi tesliminde şu şekilde merâsim uygulanmıştı” tarzında bundan sonra bir talepte bulunmamak, ve bir kez uygulandıktan sonra kullanımdan kaldırılmış olarak terk edilmek (şartıyla yapılacağından), hiçbir zaman kaydına müracaat gerekmeyeceği açıkça ortada durmaktadır.
Kaldı ki “bundan böyle adı geçen Cumhuriyet tarafından her üç senede bir kez olmak üzere zikredilen cizyelerini teslim için gelecek elçileri hakkında gerek eskiden beri Bâbıâlî’de ve gerek Dîvân-ı hümâyûn’da Dubrovniklilere daha önceden ne surette tören icra edilegelmiş ise zikrolunan (Yediada Cumhuriyeti) elçileri haklarında da aynıyla uygulanması yukarıda bahsi geçen nişân-ı hümâyun gereğindendir. Hiçbir zaman ve hiçbir sebebe binâen Dubrovnikliler hakkında uygulanan merâsimi bu şekilde aşmamak hususuna gereği gibi dikkat ve Allâh’ın izin verdiği zamana kadar örnek uygulama olarak görülmek üzere teşrîfât defterine kayd ettirilmesi konusu yüksek görüşlerinize uygun ise (bu konuda) emir size aittir” şeklinde takrir yazılmıştı. (Bu takririn) üst kısmına yazılmış olan buyuruldu suretinde “işbu takrîrde yazılı olan maddeler bundan sonra örnek uygulama olarak tutulmak için teşrifat defterine kayd oluna” şeklinde fî 5 C sene [1]215 (24 Ekim 1800) târîhinde emir buyurulduğundan, (emir gereği) teşrîfât defterine kayd olundu.