Teşrifat defterlerinden. Kaynak: Osmanlı Türkçesi Metinleri-II, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Teşrifat defterlerinden.
Kaynak: Osmanlı Türkçesi Metinleri-II, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Bir önceki pâdişâh olan Sultan III. Ahmed Han hazretlerinin, (1730 yılında tahttan ayrılmak zorunda kalan III. Ahmet 1736 yılında vefât etmişti) Allah’ın takdiri olarak, (vücudunun) sağ tarafına felç gelmişti. İki-üç gün geçtikten sonra o tedavisi mümkün olmayan hastalık sebebi ile öbür dünyaya göç etti. Eskiden beri uygulanmakta olan bir gelenek gereğince, şeyhülislâm efendi hazretleri örf isimli başlığı ve beyaz softan yapılmış ferâce kıyafetiyle, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, eski kazaskerler ve Rumeli ve Anadolu kazaskerliği payesi taşıyan ilmiye mensupları, Mekke ve Medine kadılığı yapmış olanların hepsi birden örf ve üst giysileriyle (hükümet merkezi olan ve Bâb-ı âlî de denilen) Paşa Kapısı’na gelmeleri için kendilerine davet tezkereleri yazıldı. (Bâb-ı âlî’ye) geldiklerinde havada ağır bir sıkıcılık olduğundan şeyhülislamın verdiği izinle ulema efendiler üst kürklerini çıkarıp örf ve ferace giydiler. Eski kaideye göre üst kürkü giymek gerekmiyordu. (Ulemâdan başka) kapıcıbaşı ağalar ve defterdâr efendi, nişancı efendi, ikinci defterdâr, defter emîni vekîlleri (Asil görevliler seferde olduğu zaman İstanbul’da bunların vekilleri görev yapardı) ve sekbanbaşı ağa hepsi selîmî adı verilen başlıklar ve üstlerinde ferace ve dîvân eğerleriyle süslenmiş atlarıyla (Paşa Kapısı’na geldiler). Topcubaşı ve top arabacıbaşı vekilleri ile topcu ocakları kethüdaları da (başlarında) mücevveze başlıklarıyla ve kemer eğerle süslenmiş atlarıyla Paşa Kapısı’na gelip toplandılar. O sırada defterdâr vekîli efendi, şehremini efendi ve baş mimar ağa, mezar kazdırmak için Yeni Valide Cami’sine gidip mezar yerini tesbitten sonra defterdar efendi geri döndü. Şehremini ve mimar ağa mezar kazımı ile ilgilenmeye devam ettiler. Daha sonra Haseki ağa yukarıda adı geçen devlet adamlarının Topkapı Sarayı’nda bulunmaları hakkında yazılan padişâh emrini bildirmek için Bâb-ı âlî’ye geldi. Herkes ayağa kalkıp Saray’a yöneldiler. Bunların arkasından da kaymakam paşa (sadrazam İstanbul dışında iken onun yerine görev yapan vekîli) efendimiz hazretleri başında kallâvî başlık, üzerinde sof ferace, dîvân eğeriyle süslenmiş atına binmiş halde, önlerinde giden reisülküttab vekili efendi ve çavuşbaşı vekili ağa selîmî başlıklarıyla ve üzerlerinde ferace ile yine dîvân eğerli atlarıyla (gitmekte idiler). (Yine önlerinde olmak üzere) kapıcılar kethüdası, selam ağası, çavuşlar kâtibi ve çavuşlar emini ile diğer çavuşlar başlarında mücevvezeleri giymiş halde idiler. Kaymakam paşanın arka tarafında ise tezkireci efendi ile mektûbî efendi vekilleri başlarında mücevvezeleri giymiş oldukları halde (bulunuyorlardı). Muhzır ağa ve bostancılar odabaşısı vekilleri ise kuş tüylü başlık ve külâh giymişlerdi. Diğer askeri sınıf mensupları da mücevvezeler giymiş oldukları halde bu düzen içerisinde Topkapı Saray’ına gitdiler. Şeyhülislam hazretleri de sağlığının bozukluğundan dolayı kaymakam paşayı takib ederek araba ile Saray’a yönelerek arabadan inmeksizin doğru orta kapıdan içeri girdi. Devletlü darüssaade ağası ile kaymakam paşa hazretleri harem kapısı yanında bulunan tahta üzerinde oturduklarından şeyhülislam hazretleri de zikredilen yere varıp onlarla beraber oturdu. Kendisine mağfiret olunmuş olan (padişah hazretlerinin) cenâzeleri Harem kapısının karşısında bulunan kubbe altında gasl olunmak üzre olduğundan gerek şeyhülislam efendi gerek kaymakam paşa ve diğer ilmiye sınıfı mensupları, yine (askerî sınıftan) ocak ağaları ve ocakların kethüdaları, defterdâr efendi, reisülküttab efendi, çavuşbaşı ağa ve diğer naaşı görmesi uygun olan kimseler gasil yerine giderek (cenâzeyi) gördükten sonra geriye çekildiklerinde yıkamaya başlanıldı. Ve yıkama işi bitinceye kadar, şeyhülislam efendi hazretleri, ayaklarından hastalığı olması sebebiyle Kubbealtı önünde bir yerde bekleyip istirahat ettiler. Yine saadetli kaymakam paşa ile Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, sekbanbaşı ağa, bazı devlet adamlarıyla birlikte adı geçen ağanın toplantı yaptığı odada (beklediler). Reisülküttab efendi, çavuşbaşı ağa, tezkireci efendi, mektubcu efendi ile (yeniçeri ve topcu) ocaklarının ağaları vesâirleri zikredilen odanın önündeki sofada (durdular). Geri kalanları da uygun olan yerlerde bekleştiler. Daha sonra cenazenin yıkanması bitirilip, hazır olduğu haber verildiği zaman kaymakam paşa hazretleri, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri ve diğer devlet adamları birlikte varıp merhumun cenazesini elleri üzerinde Bâbü’s-sa‘âde(Topkapı Sarayı’nda enderun kısmına açılan üçüncü kapı) önüne konulan musallâ taşına götürdüler. Şeyhülislam efendinin sağlığı bozuk olduğu için merhum padişahı musallaya götürme hizmetini yerine getirememiştir. Bunun gibi pâdişâh ve şehzâdelerin cenaze namazlarında şeyhülislam olanlar imamlık yapagelmiştir. Ancak şeyhülislam efendinin imamlığına engel olacak biçimde fıkhî özürleri olduğundan imamlık görevini, hâlâ (Topkapı Sarayında) pâdişâhın birinci imamlığı görevinde olan daha önce de Anadolu kazaskerliği görevi yapmış olan Mehmet Sâhib Efendi’ye aktardığından o imamlık yaptı.
Cenâze namazını mevcut olan bütün devlet adamları orada kılarken, şevketli padişâh hazretleri (I. Mahmut) arz odası önünde kıldılar. Daha sonra şeyhülislam efendi, dârüssaade ağası, kaymakam paşa ve diğerleri naaşı musallâdan elleri üzerine aldılar. Önlerinde bulunan saray müezzinleri, yüksek sesle (sûreler, sâlât ve selâmlar) okuyarak Ortakapı’ya (Topkapı Sarayı’nın Bâbü’s-selâm da denilen ikinci kapısı) kadar götürdüler. Bütün bunlar yapılırken sekbanbaşı ağa ve diğer askeri ocakların ağaları önceden gidip Yeni Cami’de hazır şekilde bekler duruma geçmişlerdi. Daha sonra Ortakapı dışında herkes atlarına binerek (cenaze) tören yürüyüşü düzeninde cenâzenin önünde yer alarak gittiler. Ancak şeyhülislam hazretleri (sağlık problemi dolayısıyla) araba ile gittiğinden kaymakam paşanın önünde yer aldı. Dârüssaade ağası saray müezzinleri ile birlikte kaymakam paşanın ardından giderek -buna rağmen cenazenin önündeydi- bu şekilde Yeni Cami avlusuna vardılar. Burada gerek şeyhülislam efendi gerek kaymakam paşa ve de diğer devlet adamları atlarından inerek cenazeyi karşıladılar ve alıp kabrine koydular. Defin işi sonunda herkes dağılıp gittikten sonra şeyhülislam hazretleri de sadrazamın konağına gelerek kaymakam paşa hazretleriyle oturur iken pâdişâh tarafından Yalıköşkü’ne davet olunduklarından kalkarak padişahın huzuruna gittiler. (Bu ziyaret sırasında) sarayda görevli olan rîkab-ı hümâyûn ağaları da tören kıyâfetleriyle hazır durumdaydılar. Bunu (gelecekte de böyle bir durum olursa) unutmamak gerekir. Ve (yine unutmamak gerekir ki) ilmiye sınıfına mensup olanlara (böyle bir törende) üst kürkü giymek mecbûrî değildir; ferâce ve örf giymeleri yeterlidir. Eskiden beri (yapılagelen) uygulama böyledir.