Kaynak: Türk Tiyatrosu, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.
Fransız tiyatrosunu yerinde gören ve Batı tiyatrosunu yakından tanıyan Şinasi, daha önce belirtilen batı ve doğu özelliklerini uzlaştırarak bir oyun yazması onun bu alanda bir örnek ortaya çıkartmak istemesine bağlanabilir. Bu oyundan sonra tiyatroya başka yapıt vermeyen Şinasi’nin, daha ortada bir tiyatro yazını yokken, bu alanda başarılı olması dikkate değer bir olaydır.
Şair Evlenmesi, eski dönemlerdeki görmeden evlenme anlayışının sakatlığını gösteren bir komedyasıydı. Şinasi, bu oyununda, yanlış evlenme töresini taşlarken, oyunun çeşitli özellikler gösteren kişileriyle de genellemesine bir toplum eleştirisine yöneliyordu. Bu kişilerle din tefecilerini, bilgisizliği, suya sabuna dokunmayan kişileri, kişiliği olmayan, yığın psikolojisi içinde hareket eden ve her şeye baş sallayan bir halkı, kadınların bir ‘mal’ olarak alınıp verilme durumunu gösteriyordu.
Şinasi’nin önce iki bölüm olarak yazdığı bu komedyanın, sonradan ilk bölümü kaldırılmış ve oyun yalnız bu ikinci bölümüyle oynanmıştı; bugün de böyle oynanmaktadır. Bazı küçük kusurları olmasına karşın, tek bölüm içinde, önemli sorunları özetleyen bu yapıt, Şinasi’nin düşüncesine uygun bir biçimde hem yerli özellikleri, hem de Batı tiyatrosunun niteliklerini kapsıyordu. Oyunun sahne bölümlemesi, kişilerin girişleri çıkışları ve olayların sürekliliği batı tiyatrosunun niteliklerini getirirken, oyundaki tipler, komedyanın göstermeci biçimde yazılmış olması, psikoloji yerine genellemelere yöneliş, cinaslı sözler, şive taklitleri, tekerlemeyi andıran konuşmalar da geleneksel tiyatromuzun özelliklerini taşıyordu.
Şinasi’nin bu oyunu yazdıktan sonra tiyatro yapıtı yazma eğilimi duymadığını belirttik. Ondan sonra da komedyaların ortaya çıkması için on yılın üstünde beklemek gerekti. Bunun bir nedeni, Gedikpaşa Tiyatrosu’nda Türkçe gösterilerin verilmesine ancak 1868’de başlanmış oluşuydu.