Erken Hıristiyanlık döneminden itibaren Bizans Anıtsal Resim Sanatının en önemli uygulama alanı duvar resimleri ve mozaiklerdir. Fresko ve mozaikler başta kiliseler olmak üzere mimariye bağlı olarak uygulanan Anıtsal Resim Sanatı örnekleridir. Erken Hıristiyanlık döneminde kiliseler, mezarlar, sivil ve resmi yapıları freskolar ile süslenmiştir. Bu döneme ait en eski örnek aynı zamanda Erken Hıristiyanlık dönemi mimarisinin de ilk örneği olarak tanımlanan Suriye'de Dura Evropos'taki ev kilisesinin vaftiz odasında bulunan Tevrat ve İncil'den konuların işlendiği freskolardır (Koch 2007, 131). Yine öncül resim örnekleri olarak Roma Katakomplarının mezar odaları ve hipojelerin duvarlarında geometrik, bitkisel motifler ile insan ve hayvan figürleri resmedilmiştir. (Koch 2007, 132). Mezar yapılarında ayrıca Antik dönem mitolojisinden sahneler ile Tevrat ve İncil'den konular da resmedilmiştir. Genellikle 3. ve 4. yüzyılda inşa edilmiş olan söz konusu yapılarda mitolojik sahneler ile birlikte kutsal kitaplardan sahnelere de yer verilmesi mimaride olduğu gibi resim sanatında da bir geçiş süreci olduğunun göstergesidir.
Erken Hıristiyanlık Dönemi resim sanatının bir diğer önemli türü mozaiklerdir. Mozaikler kırmızı, mavi ve yeşil renkler ağırlı olmak üzere farklı renklerde cam ve taş parçalarının kare şeklinde kesilip harçlı zemin üzerine yan yana getirilmesi ile oluşturulmuştur. 300 yılında inşa edilmiş olan Roma'daki St. Peter Kilisesi'nin altında bulunan Julianus Mezarı'nın tonozunda, bitkisel kompozisyon içinde atlarla gökyüzüne çıkarılan arabası içinde ışınlı tacıyla bir tanrı figürü olarak İsa tasvir edilmiştir (Koch 2007, 134). Erken dönem moziklerinde cam ve taş parçalarından oluşan tesseraların yerine Bizans döneminde özellikle 6. yüzyıldan itibaren altın ve gümüş kaplama tesseraların kullanıldığı görülür. Sina Yarımadası'ndaki Aya Katerina Manastırı'nın apsis kubbesinde metamorfosis, kemerlerde ise Musa'nın yaşamından sahneler resmedilmiştir. Söz konusu mozaikler Justinanos döneminin bilinen nadir dinsel betimlerini içerir (Ötüken 1997, 235). İtalya'da Ravenna St. Apollinare Nuovo, S. Apollinare Classe ve S. Vitale Kiliseleri'nde Bizans resim sanatının en zengin mozaikleri bulunur. Yapıda daha çok İncil'den sahneler ile birlikte dini kişi ve konular resmedilmiştir. S. Vitale Kilise'sinde yer alan İmparator İustinianos ve karısı Teodora'nın portreleri, yapıya hakim olan dinsel sembol ve tasvirler ile birlikte hierarşik bir anlayışa göre düzenlenmiş, dönemin görkemini, dinle devleti bir bütün olarak özümseyen imparatorun büyüklüğünü simgeleyen tasvirler olarak yorumlanır (Ötüken 1997, 235). Sina Dağı'ndaki dinsel kompozisyonda manzarayı bir kenara bırakan "gelişmeci" anlayış, S. Vitale'de ise somut figürler ile gökyüzü, kayalar ve ağaçlar ile pekiştirilmiş bir doğa vurgusunun beraberinde getirdiği gerçeklik geçmişe dair "tutucu" bir anlayış olarak yorumlanır (Mango 2008, 284).
Yaklaşık 650 yılından 850 yılına kadar olan süreç özellikle Bizans resim sanatı için büyük bir boşluktan ibarettir (Mango 2008, 286). Bu tarihsel aralığın büyük bir sürecini "İkonoklast Akım" olarak adlandırılan tasvir kırıcı dönem oluşturmaktadır, Bu dönemde geçmiş dönemde yapılmış olan dini temalı resimlerin büyük bir kısmının yok edildiği ve yeni resim faaliyetlerinin oldukça az olduğu düşünüldüğünde söz konusu boşluk büyük ölçüde anlam kazanır. İkonoklast süreçten en fazla etkilen başkent İstanbul ve yakın çevresidir. Bu dönemde bir çok yapıda olduğu gibi Ayasofya'daki mozaikler tamamen yok edilmiş, apsisteki meryem tasvrinin yerine büyük bir haç resmedilmiştir (Ötüken 1997,236). İkonoklazma dönemine tarihlenebilecek önemli örnekler İtalya'da (özellikle Roma'da) bulunmaktadır. Bunun sebebi Arap istilasından ve İkonoklazma öncesi karışıklıklardan kaçan çok sayıda Bizanslı sanatçının Güney İtalya ve Fransa'ya yerleşmeleri ve burada sanatsal faaliyetlere katılmalarıdır. Bu sanatçılar aracılığı ile Bizans üslubunun batıya geçtiği bilinir (Ötüken 1997,236). Milano yakınlarında Castelseprio'daki Meryem Kilisesi'nde bulunan ve 8.- 9. yüzyıla tarihlenen freskolar Bizans resim sanatının önemli örnekleri arasındadır.
Orta Bizans Dönemi'nde ikonoklast akımın son bulmasının ardından yoğun bir resimsel faaliyet başlamıştır. Bu dönem resim sanatının en önemli özelliklerinden birisi konuların düzenlenişinde hiyerarşik bir sistem uygulanmasıdır. Bu düzenlemeye göre kilisenin en yüksek kısmı olan kubbenin merkezinde genellikle İsa Pantakrator yani mutlak hâkim Tanrı'ya ayrılır. Bu tasvirlerde İsa kimi zaman başmeleklerle çevrilidir. Kiliselerin dinsel simge ve litürijisinde önemli bir mekân olan apsisin yarım kubbesi iki yanında baş melekler Mikail ve Cebrail'in bulunduğu Meryem'e ayrılır. İsa'nın altında havariler ve peygamber'ler yer alırken, Meryem'in altında havari'lerin yanı sıra piskoposlar ve diyakozlar yer almaktadır. Kubbeyi destekleyen dört pandantif üzerinde geleneksel olarak dört İncil yazarının tasvir edildiği görülmektedir. Kiliselerin diğer bölümlerinde kutsal savaşçılar, hekimler, keşişler ya da şehitler olmak üzere kategoriler halinde resmedilmişlerdir (Mango 2008, 290-291). Orta Bizans Resim Sanatı'nın bir diğer önemli özelliği resimlerde konu sınırlamasına gidilmesidir. Dönemin plan ve mekânsal kurgusuna uygun bir seçicilikle Erken Hıristiyanlık sanatının uzun dizelerinin yerine İncil'deki anahtar (önemli) sahnelerin resmedilmesinin tercih edildiği görülmektedir (Mango 2008, 291).
Bu dönemde İstanbul başta olmak üzere Anadolu ve Anadolu dışında (özellikle Yunanistan'da) önemli resimsel faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Başkentte kapalı yunan haçı planlı yapıların öncül örneği olan Nea Kilisesi aynı zamanda dönemin resim programına da öncülük eder. Ayasofya Kilisesi'nin apsisindeki Meryem tasviri (GÖRSEL 8) ve günümüze ulaşmasa da kubbede yer aldığını bildiğimiz Pantakrator İsa tasviri dönemin resim anlayışının önemli temsilidir. Ayrıca Anadolu dışında 11. yüzyıl resim sanatının önemli örnekleri Yunanistan'daki Osios Lukas, Sakız Adası'ndaki Nea Moni ve Kiev'de Ayasofya Kilisesi'nde yer alan mozaiklerde izlenebilir. Yapılardan Osios Lukas Kilise'sinde yer alan mozaik resimler başkentin geleneksel resim anlayışından ayrılan üslup özelliklerine sahiptir. Nea Moni ve Kiev Ayasofyası'nda yer alan mozaiklerde ise başkentin genel sanatsal üslup özelliklerine bağlı kalındığı görülmektedir (Ötüken 1997, 236).
İstanbul'da Komninoslar dönemi'nden günümüze ulaşan tek mozaik Aya Sofya Kilisesi'nde bulunmaktadır. Yapının güney galerisinde yer alan panoda dönemin Bizans imparatoru II. İoannes Komninos, İmparatoriçe İrini ve Meryem resmedilmiştir. Ayrıca 12. yüzyılda Dafni mozaikleri, Venedik San Marco ve Torcello'daki Meryem Kilisesi'nde yer alan mozaik resimler dönemin resim anlayışını ortaya koyan önemli örnekler olarak tanımlanabilir.
11. ve 12. yüzyıla ait Bizans freskoları oldukça sınırlı olmasına karşın, Selanik'te Panaya Halkeon ve Ohri'deki Ayasofya Kiliselerinin resim programları 11. yüzyıl Bizans resminin önemli örneklerdir. 12. yüzyıl resim geleneğini yansıtan örnekler açısından başkentten ziyade Kıbrıs ve Makedonya'da bulunan freskolar bir takım somut çıkarımlara kaynaklık eder. Kıbrıs'taki Panaya Portetisa ve yine Kıbrıs'ta Para Hori'deki On İki Havari Kiliseleri ile Makendonya Nerezi'de Aziz Panteleimon ve Kurbinova Kiliseleri gerek dönemin geleneksel üslup anlayışını gerekse farklılaşma-yenilikleri ortaya koyan veriler içermesi açısından önemlidir. Komninoslar dönemi duvar resimlerinde görülen abartılmış duygu ve hareketleri Nerezi Aziz Panteleimon Kilisesi'nde görmek mümkündür. Dönemin Makedonya'daki bir diğer önemli yapısı olan Kurbinova Kilisesi'nin duvar resimleri ise dönemin üslubunun neredeyse Maniyerist bir anlayışla aktarıldığı örnekler olarak tanımlanır (Ötüken 1997,237). Dönemin söz konusu coşku ve duygusallığını kıran ve dingin, hareketlerin dengelendiği resimsel düzenlemeler Kesriye'daki Panaya Mavriotissa Kilisesi'nde görülmektedir (Ötüken 1997,237).
Geç Bizans Dönemi-Sanatı aynı zamanda Paleologoslar Dönemi-Sanatı olarak da tanımlanır. İstanbul'un Latinler tarafından işgal edildiği tarihsel aralık aynı zamanda Geç Bizans Sanatını hazırlayan süreçtir. Latin istilası süresince- 1204 ile 1261 yılları arası- Bizans resmine dair bilinenler sınırlıdır. Daha önce belirtildiği üzere İstanbul'un Latinler tarafından işgali sonrasında Anadolu'da İznik başta olmak üzere Trabzon, Epir ve Mora'da oluşan bağımsız bölgesel yönetimler oluşmuştur. Ne yazık ki, başta İznik olmak üzere Latin istilası sürecinde bu merkezlerdeki resim sanatına dair bilinenler oldukça sınırlıdır. İznik Ayasofya Kilisesi diakonikon mekanında yer alan İsa ve aziz tasvirleri ve Bursa Zeytinbağı'ndaki Trilye Pantobasilissa Kilisesi'nde yer alan freskolar Latin İstilası sürecinde Bitinya bölgesindeki resim sanatına dair nadir örnekler arasındadır. Ayrıca Kapadokya'da bulunan bazı yapılarındaki duvar resimlerinin bu dönemde yapıldığı bilinmektedir. Bu yapılardan Suvasa Oktagonu'nda İoannis Vatacis'in, Karşı ve Kırk Martyrler Kiliseleri'nde Teodoros Laskaris'in adının yer alması ve genellikle İznik kökenli azizlerin tasvirlerine yer verilmesi resimlerin tarihlendirilmesinde önemli veriler olarak değerlendirilmiştir (Ötüken 1997, 237). Fakat yapılarda yer alan resimler dönemin resim sanatı anlayışına yönelik genel bir üslup tanımı ve değerlendirmesi için yeterli değildir.
Bizans resim sanatının Paleologoslar dönemi'ndeki oluşum ve değişim sürecinin tanımlanmasında, Trabzon Ayasofya Kilise'si freskoları öncül örnekler olarak kabul edilir (Kuban 2005, 78). Ayasofya'nın fresklerinde tasvir edilen figür ve kompozisyonlar genelde Komninoslar dönemi resimsel anlayışını temsil etmesine karşın, figürlerin elbise kıvrımları içinde belirginleşen vücut hatları ve dengeli hareketler, Paleologoslar Dönemin'de olgunlaşacak yeni bir üslubun yorumu olarak tanımlanır (Ötüken 1997, 237). Benzer geçiş süreçlerinin izlenebildiği duvar resimleri Arta'daki Ayos Dimitrios Kaçuris, Ayos Nikolaos Rodias ve Kata Panaya Kiliseleri'nde görülebilir. Paleologoslar Dönemi Resim Sanatı üslubunun en bilinen örnekleri Hora Manastırı Kilisesi (Kariye Cami)'nde yer alır. 6. yüzyıldan itibaren farklı dönemlerde onarım ve yeniden inşa süreçleri geçiren yapıda dönemin resim sanatını yansıtan duvar resimleri 14. yüzyılda Teodoros Metohitis tarafından yaptırılan dış narteks ve mezar şapelinde görülmektedir Nartekslerde yer alan resimlerde İsa'nın ve Meryem'in hayatı konu edilirken, mezar şapelinde Tevrat'tan çeşitli sahneler, Son Yargı, Mahşer ve Anastasis sahneleri işlenmiştir (Kuban 2005, 78-79). Yapıda Meryem'in hayatını konu alan yirmi bölümden oluşan bir dizi ile on dört bölümde resmedilmiş İsa'nın çocukluğu dizisi ve otuz iki sahneden oluşan İsa'nın peygamberlik dönemini konu alan zengin bir resim programına sahiptir. Sırbistan'da yine Hora Manastırı Kilisesi ile aynı döneme tarihlenen Decani Kilisesi'nde sahnelerin sayısı daha da fazladır (Mango 2008, 298-99). Dönemin resim örneklerinde ortak nokta geçmişteki iki boyutluluğu aşan ve tam anlamı ile bir perspektif olarak tanımlanmasa da yüzeysel bir derinlik kaygısının izlenebilirliğidir. Resimlerde eşyalar ve figürler uzayan ve incelen bir formda düzenlemiş; figürlerin Komninoslar Dönemi resim anlayışına benzer nitelikte hareketli, duyguların yoğun bir dışavurumcu kaygı ile yansıtıldığı görülmektedir. İstanbul'da Hora Kilisesi'nden başka bu döneme tarihlenen İsa Kapı Mescidi, Mireleon Kilisesi (Bodrum Cami), Kalenderhane Cami, Aya Efemia ve Pammakaristos Manastır Kilisesi'nde duvar resimleri bulunur.