Forum (Kısaltılarak alınmıştır.)
Forum
(Kısaltılarak alınmıştır.)
BAŞKAN: Merhaba sevgili gençler. Bu forum programımızda konumuz çevre, konuklarımız gençlerin temsilcileri genç arkadaşlarınız ve Türkiye Çevre Sorunları Vakfı genel sekreteri Sayın Engin Ural. Hepiniz forumumuza hoş geldiniz. Evet, önce isterseniz çevre deyince ne anlıyoruz? Oradan başlayalım. Buyurun.
1. KONUŞMACI: Çevre deyince ilk önce üzerinde yaşadığımız toprak parçası, teneffüs ettiğimiz hava ve içinde bulunduğumuz toplum aklımıza gelir.
BAŞKAN: Evet, buna ilave edecek bir şeyi olan arkadaşım var mı?
2. KONUŞMACI: Çevre dünyadır.
BAŞKAN: Sizce çevre dünyadır. Peki...
3. KONUŞMACI: Sadece dünya değil yani bütün uzay da çevredir.
BAŞKAN: Evet. Siz buyurun.
4. KONUŞMACI: Çevre tabiattır, korunması gereken bir güzelliktir.
BAŞKAN: Çevre doğadır, tabiattır, korunması gereken bir güzelliktir.
5. KONUŞMACI: Yaşadığımız ortam ve orada bulunan her şey çevredir.
...
BAŞKAN: Sayın Ural.
ENGİN URAL: Çevre çok geniş bir kavram tabii ki arkadaşlarımızın belirttiği gibi ama çevremiz diye bir ufak takı eklediğimizde herhalde hava, su, toprak, tabiat yaşadığımız ortam akla geliyor. Tabii buna kâinatı eklemek, uzayı eklemek genişletmek mümkün ama galiba tartışacağımız çevre bence tabiatın unsurları. Yaşadığımız ortam.
BAŞKAN: Sevgili gençler benim bir önerim var. İsterseniz gelin biz çevre sorunlarını sıralamaktan şimdilik vazgeçelim. Nasıl bir çevre özlediğimizi, nasıl bir çevrede yaşamak istediğimizi, çevremizin nasıl olması gerektiğini belirlemeye çalışalım. Sonra bu belirlediğimiz kendimize özgü, güzel çevre ile uyuşmayan bugünkü çevremizde neler var, onlara bakalım, ne dersiniz? Evet, siz nasıl bir çevre isterdiniz?
3. KONUŞMACI: Bütün insanlar tertemiz, pırıl pırıl, içinde rahat bir şekilde yaşayabileceği bir çevre ister. Fakat bu çevrenin oluşabilmesi için gerekenler nedir? Bunlar üzerinde dursak daha iyi değil mi?
BAŞKAN: Evet, siz buyurun.
9. KONUŞMACI: Çevrenin, insanın ruh ve beden sağlığını tehdit etmeyecek bir şekilde olması gerekir. Yani insanlar yaşadıkları çevreden hastalıklar kapıyorsa ya da çevrenin gürültüsü sonucunda birtakım ruhsal bozukluklara giriyorsa böyle bir çevreyi hiç kimse istemez. Bence en önemlisi bu. Çevrenin insan sağlığını tehdit etmemesi gerekir.
BAŞKAN: Evet teşekkür ederim başka söz almak isteyen. Evet, buyurun.
11. KONUŞMACI: Toplumda yaşayan bireyler çevreye hâkimdir şu anda. Yani insanlar doğaya hâkimdir diyoruz. Yani doğayı kirleten de batıran da güzelleştiren de biz insanlarız. İlk önce kişilere çevrenin önemi anlatılmalıdır.
BAŞKAN: Siz eğitimle bağlayarak konuştunuz. Evet, siz nasıl bir çevrede yaşamak isterdiniz?
12. KONUŞMACI: En azından penceremi açtığım zaman bir kuş sesi duymak isterim. Vasıtaların sesini duymak istemem.
BAŞKAN: Kuş sesleriyle dolu bir çevrede yaşamak isterdiniz. Sayın Ural siz Çevre Sorunları Vakfı olarak nasıl bir çevreyi özlüyorsunuz?
ENGİN URAL: Tabii buna verecek iki cevap var: İlki insanın gerçekten özlediği, işte birçok arkadaşımızın da paylaştığı duygular yemyeşil, kuş sesleri, gürültüden uzak... Gürültüyü hayli vurguladı arkadaşlarımız, enteresan ama onun yanında yine birçok genç arkadaşımızın işaret ettiği gerçekçilik var. Şehirde yaşıyoruz, şehirde yaşamaya devam edeceğiz. O zaman şu akla geliyor. İnsanların toplu hâlde yaşadıkları yerleri, şehirleri, yerleşme merkezlerini olabildiğince yaşanabilir hâle getirmek. Biraz gürültü olacak, biraz vasıta sesleri olacak ama o dengeyi kurabilir miyiz? Bir de tartışmalardan şu çıktı, hepimizin paylaştığı bir düşünce mutlaka, çevreyi bozan da insan, onu daha güzelleştirebilecek olan da insan. Tartışmayı biraz da bu yolda devam ettirebilirsek insan çevrede neler yapabilir, kötülükleri gördük ama onu iyileştirmek için neler yapabilir daha özlenen bir çevreyi nasıl yaratabilir?
BAŞKAN: Şimdi arkadaşlarımıza sözü veriyoruz. Arkadaşlarımız gördükleri olumsuzluğun giderilmesinin nasıl olacağını anlatarak konuya devam ediyorlar. Buyurun efendim.
9. KONUŞMACI: Okuduğum bir duvar yazısını aktararak konuya girmek istiyorum. Diyordu ki yazıda: "Otobüsleri kirletmeyelim biletleri camdan dışarı atalım." Şunu çıkardım bundan. İnsanlar şaka yoluyla da olsa yaptıklarının bilincindeler. Biz nasıl evimizi temiz tutup daha sağlıklı bir ortamda yaşamak istiyorsak çevremizi de temiz tutmak zorundayız. Evimize gösterdiğimiz özeni, çevremize de gösterdiğimiz takdirde çevre kirliliğinin büyük bir bölümü hâllolacak.
20. KONUŞMACI: Bir kişi ne kadar temiz olursa olsun bulunduğu çevre pis olduktan sonra kendisinin temiz olması bir anlam ifade etmez. Bulunduğu çevrenin temiz olması lazım.
BAŞKAN: Evet, bireyleri suçlamayalım diyor arkadaşınız. Ama kimi suçlayalım şimdi. Toplu olarak harekete geçecek olanlar da bireyler olduğuna göre, değil mi?
21. KONUŞMACI: Suçu biraz da kendimizde bulmamız gerekir.
BAŞKAN: Evet, buyurun.
9. KONUŞMACI: Demin siz tarıma dönelim, sanayileşmeyelim o zaman dediniz. Bir kere biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Kesinlikle sanayileşme olmadan kalkınma düşünülemez fakat bu çevre kirliliğini de sadece sanayicilere yüklemek de birazcık hatalı. Bence şehir planlamacılarına da birazcık suç vermek gerekli. Bugün Ankara'da bir Batıkent var, Ankara'nın konut sorununa çok büyük oranda çözüm bulan. Aynı zamanda da Ostim Sanayi Sitesi var. Şimdi bu iki merkez yan yana. Bu nasıl oluyor ben buna anlam veremiyorum. Hem hava kirliliğini önlemek için şehir dışına kayılıyor hem de sanayi de aynı tarafta. Konutla sanayi bir arada yürüyor. Bu durum Ankara için Oran tarafında da aynı. İstanbul için de söyleyebiliriz.
BAŞKAN: O zaman denge bozulmaz mı?
9. KONUŞMACI: Hayır bozulmaz.
BAŞKAN: Peki. Siz diyorsunuz ki şehirleşmenin göz önünde bulundurulması gerekir. Şehir ve çevre plancılar bunu göz ardı etmesinler, bu düzenlemeyi ona göre yapsınlar. Siz ne diyorsunuz?
13. KONUŞMACI: Ben pet şişeler ve naylon torbalar hakkında bir soru sormak istiyorum. Şimdi şişeler ve gazeteler kullanıldıktan sonra bunlar dönüştürülüp hizmete sunuluyor fakat bu pet şişeler ve naylon torbalar bir defa kullanılabiliyor, bunlar çevreye atılıyor, denize atılıyor ve bunlar çözülmüyor hep böyle kalıyor. Acaba bunları yok etmek için bir yöntem var mı?
BAŞKAN: Yanılmıyorsam ben yeni bilgilerimle söyleyeyim, bunları yok edebilecek güçte bir bakteri üretilmiş durumda. Genetik mühendisleri tarafından bunun üzerinde çalışılıyordu. Yanılıyor muyum? Sayın Ural.
ENGİN URAL: Bir de ayrıca çok pahalı da olsa o pet şişeleri ortadan kaldıran yeni bir teknolojinin varlığı biliniyor ama tabii mantık ve gönül isterdi ki cam varken bu pet kolaylığına bu plastik düşkünlüğüne insanlar kendini kaptırmasın.
BAŞKAN: Evet, ben hemen bir şey sormak istiyorum acaba ilgileneniz oldu mu? Çevre ile ilgili bilinçlenme ne kadar zamandan beri var dünyamızda? Beş yüz yıl önce böyle bir düşünce var mıydı? Sorunlar bugünkü anlamda büyük müydü? Sayın Ural bu bilinç Türkiye'de ne zaman ortaya çıktı? Çevre problemleriyle ilgili ne zamandan beridir insanlar konuşmaya başladılar?
ENGİN URAL: Dünyada altmışların ikinci yarısında bu hayli gündeme gelmiş. Ekonominin gelişmesi bütün dünyada nüfusun hızlı artması çevre bozulmasında, tahribinde önemli bir faktör. İnsanlık, yetmişlerin başında artık çevreye çok daha duyarlı, çok daha ciddi eğilme lüzumunu hissetmiş. Hemen hatırlayabileceğimiz bir örnek: 1972'de Birleşmiş Milletlerin çevre konusunda örgütlenmesi, BM çevre programının kurulması. Türkiye'de bu gelişmelerden hızla etkilendi muhakkak ve yetmişlerde hayli konuşulmaya başlandı çevre. Ben şuna inanıyorum: O yıllarca sözünü ettiğimiz Ankara'nın hava kirliliğinin tek yararı, çevre sorunu kavramlarını gündeme getirmede yardımcı olması. Arkasından İzmit geldi, İzmit Körfezi geldi, Haliç geldi, Gökova çok tartışıldı, Karadeniz son iki yıldır çok konuşuldu. Diyebilirim ki yetmişlerin ikinci yarısında çevre Türkiye'de konuşulmaya başlandı ama seksenlerin ikinci yarısında çevre artık Türkiye'nin tartışma gündeminde önemli bir konu ve galiba bu önemini arttırarak devam edecek.
BAŞKAN: Gerçekleştirdiğimiz bu forumda da biz çevre konusunu tartışmaya devam ediyoruz ama gördüğümüz şu ki çevreyle ilgili problemlerin ortaya çıkması bunların büyük boyutlara ulaşması XX. yüzyılın birinci yarısının sonlarına doğru ortaya çıktı. Akan su kir tutmaz demiyoruz artık, akan suyun kir tuttuğunu biliyoruz. Evet, neler yapmalıyız Türkiye'de? Şimdi gelelim kendi ülkemize, kendi gerçeklerimize. Türkiye'de neler yapılmalı, nasıl yapılmalı? Evet, buradan başlıyoruz. Buyurun.
15. KONUŞMACI: Arkadaşlarımızın belirttiği gibi bu bir bilinç işidir. Bilincin var olabilmesi içinde öncelikle TRT, basın organları bu işi anlatmalılar. Bir kişiye nelerden zarar geldiğini, çevresinde olan bitenden, çevresindeki kirlenmeden kendisine ne tür zarar gelebileceğini kişi öncelikle görmeli ki diğer yandan da korkmalı ve bunun sonucunda bir düşünceye varmalı.
BAŞKAN: Siz eğitimin yanı sıra basın ve yayın organlarının kamuoyu oluşturmasının önemine işaret ediyorsunuz. Evet siz.
25. KONUŞMACI: Şuan için insanlık çok büyük tehlike içerisindedir. Neden derseniz gittikçe gelişen teknoloji beraberinde nükleer santralleri meydana getiriyor yalnız bu nükleer santrallerin oluşumunda gerekli güvenlik tedbirleri alınmıyor. Örneğin bir Çernobil, patlamasıyla dünya üzerinde ne gibi etkiler yaptığını çok iyi gördük. Bu gibi nükleer santraller yapılırken gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasını çok önemli görüyorum.
BAŞKAN: Siz nükleer kirlenmenin boyutlarına dikkat çekiyorsunuz. Evet, biraz da bu taraftan devam edelim.
26. KONUŞMACI: Arkadaşlarımın da dediği gibi önce eğitime önem vermeliyiz. Kişileri bilinçlendirmeliyiz ve çevre konusundaki sorumluluğu sadece devlete yüklememeliyiz. Kişilerin kendilerini eğitmeleri lazım. Çünkü çevreyi temizleyen devlettir sadece ama bunu kirleten milyonlarca kişidir.
BAŞKAN: Doğru. Sadece bu işi, bu işle görevli örgütlere bırakmamalıyız, onların işlerini kolaylaştırmalıyız. Ne kadar az kirletirsek onlara da o kadar az iş düşer ve işlerini layıkıyla yaparlar, başarırlar diyorsunuz. Siz ne diyorsunuz?
14. KONUŞMACI: Benim en son tanık olduğum bir olay var. Çok güzel bir turistik yöremizde devlet turizmi desteklemek için, teşvik için birçok tesis yapılmasına izin vermiş fakat bu yapıların hiçbirinin kanalizasyon sistemi yok. Altyapısı yok. Birtakım çukurlar açılmış, kanalizasyon artıkları oraya gidiyor. Turistler aynı yerde oturuyorlar.
BAŞKAN: Çok teşekkür ederim. Ben şimdi hemen bir şey ilave etmek istiyorum. Türkiye'de insanlar çevrenin korunması gereğini duymuşlar ve Çevre Sorunları Vakfı kurulmuş. Bu vakıf, diğer vakıflar gibi çalışan, üye kabul eden, gönüllü çalışmalara açık bir vakıf yanılmıyorsam Sayın Ural.
ENGİN URAL: Sadece Türkiye Çevre Sorunları Vakfı değil, Türkiye'de şu an isim sıralamayayım ama son yıllarda özellikle çevre konusunda çalışan ve gittikçe etkileri artan gönüllü kuruluşlar var. Bir de Türk toplumu çevre konusunda harekete geçirilebilir. Hemen hemen her ilçemizde her kasabamızda güzelleştirme dernekleri var. 20 sene 30 sene önce kurulmuş. O zaman tabii çevre konuşulmuyordu, telaffuz edilmiyordu ama o güzelleştirme ihtiyacını duyan insanlar mutlaka çevre dediğimiz konuyu ele alıyorlar. Dolayısıyla herkesin ilinde, ilçesinde, kasabasında bu tip gönüllü kuruluşları canlandırması, oralara katılması başlayacak büyük bir hareketin güzel bir örneği olabilir, olumlu bir örnek olabilir.
BAŞKAN: Peki, siz.
15. KONUŞMACI: Ben az önce bilinçten söz ettim. Buna kimse dikkat etmedi zannederim. Bilincin şurada önemi ortaya çıkıyor. İnsanlar fark edemiyorlar. Çevresindeki kirlenmeyi fark edecek bilince ulaştığı anda kirlenmeye bir tepki verebilir insan. Temizlik burada başlar.
BAŞKAN: Siz buyurun.
25. KONUŞMACI: Bence kısa vadede üniversitelerden yararlanmak gerekir. Üniversitelerden de şöyle yararlanılabilir: Üniversitelerde çevre ile ilgili enstitülerin açılması ve bu konuda gönüllü arkadaşların buraya toplanarak çalışmaları gerekir. Bence üniversitelerden yararlanılmalı.
BAŞKAN: Teşekkür ederim efendim. Sevgili gençler bugünkü forumumuzda çevre ve çevre sorunlarını tartışmaya çalıştık. Gelecekte güzel çevrede yaşama imkânın sizlerin olması dileğiyle. Hoşça kalın.