http://www.tanitma.gov.tr/ Anahtar Kelimeler: Boğazkale – Hattuşa, Boğazkale – Yazılıkaya.
http://www.tanitma.gov.tr/
Anahtar Kelimeler: Boğazkale – Hattuşa, Boğazkale – Yazılıkaya.
Boğazköy (Hattuşa) Örenyeri, Çorum ilinin 82 km güneybatısında yer almakta olup, Ankara’ya uzaklığı ise 200 km’dir. Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy (Hattusa) örenyeri ; Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 m. yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır.Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir.
Hattuşa 1986 yılından beri , Türkiye’de UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış dokuz noktadan biridir. Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren yine UNESCO’nun "Dünya Belleği Listesi"nde yer almaktadır.
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından yapılmış ve dünyaya tanıtılmıştır. Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir.1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder. Muze-i Humayun müdürü Osman Hamdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit Başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931-1939 yılları arasında ve 2.Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.
Antik Kapadokya bölgesinin kuzey sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hititlerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’deki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Park’ın temelini oluşturmaktadır. Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağda (M.Ö. 6000) olduğunu ortaya koymuştur. Eski Tunç Çağında da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler. Yazılı belgelere göre M.Ö. 2. binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler. Anitta’nın lanetine rağmen şehir M.Ö. 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Hititlerin M.Ö.1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar. Bu dönemi M.Ö. 9.yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder.
Hitit imparatorluk döneminde, yani M.Ö. 14. ve 13. yy’da şehir yaklaşık 6 km uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır. Bu yeni sur üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla , iç yüzünde, silahlı tanrının görkemli şekikde betimlendiği Kral Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın da özel bir rolü olmalıdır. Burada 30 m yüksekliğinde, 80 m genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Tam bu kapının altında, Hattuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek poterni vardır. 71 m uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.
Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö. 13 yy’dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de direkli galerilerleçevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.
Hitit metinlerinde sık sık “ Hattuşa Ülkesinin bin tanrısından” söz edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu imparatorluk ve kült (dini)başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir.Başkent Hattuşa’da bu güne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır. Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak, Aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınak, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan Hava Tanrısı ile Arinna’nın Güneş Tanrıçasına adanmış olmalıdır.
Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit Devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İmparatorluk döneminde, M.Ö. 13 yy’da kentin kuzeydoğusunda yükselen Büyükkaya sırtında çok büyük boyutlarda, sayıları 11’i bulan yer altı siloları bulunmuştur.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M.Ö. 12 yy’ın başlarında, Erken Demir Çağına tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması, ancak M.Ö. 8.yy’da gerçekleşir.Yerleşim Pers döneminde de devam etmiştir.Helen/Galat ve Roma / Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir. Bir Türkmen aşireti’nin 16 yy’da burada yerleşmesiyle bugünkü Boğazkale kurulmuştur.Eski adı Boğazköy olan bu yerleşme, Hititler’in başkentine de adını vermiştir.
Hattuşa-Boğazköy’ün 1.5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Hattuşa’nın en büyük ve etkileyici olan kutsal mekanı, şehrin biraz dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya tapınağıdır.Tapınak’ta 90’dan fazla tanrı, tanrıça,hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir.
Tanrı ve tanrıça dizileri olasılıkla, imparatorluk pantconunun baş tanrıları olan Hava Tanrısı ve Güneş Tanrıçası’nın maiyetini oluşturuyordu. Bu yorum sonucunda; Yazılıkaya “Yeni yıl şenlikleri evi” olarak tanımlanabilir.
Hitit kült metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar ''Hava Tanrısı’nın Evi’nde'' toplanırlardı. Bu şenlikte kentin diğer tüm tapınak-larından tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ya taşınmış olabileceği düşünülmektedir.
Yazılıkaya A Odası’nda kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir düzeni ve tertibi vardır. Burada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında yalnız tanrılar, buna karşın sağ tarafta da yalnız tanrıçalar betimlenmiştir. Ana sahnede Hava Tanrısı ile eşi Güneş tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral lll/lV. Tudhalia betimlenmiştir. Kral Güneş Tanrısı’nın törensel kıyafetinde, elinde egemenlik sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir. Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı, ya da son şeklini ebedileştirmek istediği sanılmaktadır.
B odasındaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değildir; yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A odası’nın başlangıcında tanrılar geçidinde de tasvir edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan On İki Tanrı ve ''Kılıç Tanrısı'' Nergal, öbür dünya ile ilişki kuran yer altı tanrıları anlamında olmalıdır. Büyük Kral lll/lV. Tudhalia’nın koruyucu tanrısı olan Şarruma, krala sarılmış ve ona yol gösteren bir durumda tasvir edilmiştir. Büyük Kral lll/lV. Tudhalia’nın hiyeroglifle yazılı ismi, B odasının sağ duvarının ön tarafında bir defa daha yer almaktadır. Hemen yakının da ise bir heykel kaidesi olabilecek taş blok durmaktadır. Olasılıkla burada kralın bir heykeli bulunuyordu. Çünkü Tudhalia’nın oğlu ll. Şuppiluliuma’nın babası için anılacağı bir yer, bir “Ebedi Hegur” yaptırdığı ve içine heykelini koydurduğu çivi yazılı bir tablette anlatılmaktadır.