Daha çok Mevlevi şairlerle ilgili tezkiresiyle tanınan Esrar Dede (ö. 1211/1796), Şeyh Galib’in edebiyat dünyasına kazandırdığı, klasik şiirin ilginç simalarından biridir. Şairlik yeteneği Mevleviliğe intisabından sonra gün yüzüne çıkan Esrar (Mehmed), üç yıl gibi kısacık bir süreye birçok eser sığdırmayı başarmış, benzerine ender rastlanabilecek bir şairdir.
Arapça ve Farsça’nın yanında, Latin, İtalyan ve Rum dillerini de bilen şairin, Lügat-i Talyan (Horata 2000: 73-80) adlı yarım kalmış küçük bir sözlük tercümesi vardır. Esrar’ın, birçok dil bilmesi ve şiirlerindeki Hristiyanlıkla ilgili motiflerin fazlalığı onun mühtedi (din değiştiren)lerden olabileceğini akla getirmekle birlikte, bu konuda yeterli bir bilgi yoktur. Esrar Dede’nin, derbeder bir şekilde geçen yıllardan sonra Galata Mevlevihanesi’nde Şeyh Galib gibi büyük bir şairle karşılaşması hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Esrar, Galib yolunda eserler vermeye çalışmış; fakat Sebk-i Hindî tarzı şiirlerden ziyade lirik ve külfetsiz bir dille yazdığı gazelleriyle kendini gösterme fırsatı bulmuştur. Bu sebeple Galib’in etkisi, daha çok onun fikrî yapısı üzerinde kendini göstermiştir.
Esrar, daha çok Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye’siyle tanınmakla birlikte, sanat hayatı bakımından en önemli eseri Divanı’dır (Horata 1998). Bir gazel şairi olan Esrar Dede’nin, divanında kasideler fazla bir yer tutmaz. Gazellerin çoğu âşıkanedir. Rindane ve tabiat konulu gazeller fazla değildir. Sevgilisinin ardından döktüğü göz yaşlarını ve aşk yolunda çektiği cefaları anlattığı şiirler divanın en güzel kısımlarını oluşturmaktadır. Konuşma diline yaklaşan bu canlı nazım sentaksı, bilhassa hüznün hâkim olduğu şiirlerde daha da incelik ve zarafet kazanmıştır. Zaman zaman Galib’in etkisiyle yazdığı şiirlerde ise, kendini kolay ele vermeyen, anlaşılması güç bir şair olarak karşımıza çıkar.