23 Kasım 1839 tarihinde Mostar’da doğdu. Hersek Valisi İstolçalı Ali Paşa’nın torunu ve Zülfikar Nâfiz Paşa’nın oğludur. 20 Mayıs 1903 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Hersekli, 1861-1862 yıllarında faaliyet gösteren Encümen-i Şuarâ’nın en genç şairlerindendir. Encümen toplantılarının çoğunun, o yıllarda henüz yirmi iki yaşında bulunan Hersekli’nin Lâleli Çukurçeşme’deki konağında yapılması onun çağdaşları arasında itibarlı bir şair olduğunu göstermektedir. Kaynaklarda, olağan üstü bir hâfızası olduğu ve toplantılarda ezberinden Türkçe, Farsça ve Arapça pek çok şiirle irticâlen kendi şiirlerini okuduğu kaydedilmektedir.
Encümen-i Şuarâ’nın diğer şairleri gibi Hersekli Ârif Hikmet de divan şiirine yeni bir hamle kazandırmaya çalışmıştır. Divan edebiyatındaki nazîre geleneğine o da uymuş, Nâilî, Fehîm, Neşâtî, Vecdî, Güftî, Nâbî, Nedîm gibi şairlere nazîreler yazmıştır. Şiirde üstat kabul ettiği Leskofçalı Galib’in tavsiyesiyle Nâilî-i Kadîm’in tarzını benimseyen Hersekli’nin Nâilî’ye yirmi dokuz, Fehîm’e de on altı nazîresi vardır (Özgül, s. 35). Hersekli’nin şiirleri daha çok didaktik ve hikemîdir. Tasavvufî şiirlerin ağırlıkta olduğu divanında bu konularda da nâdiren mistik neşveye ve lirizme ulaştığı, çok defa hikemî tarzda kaldığı görülür. Sosyal konularda yazdığı şiirlerinde toplum meseleleri ve yöneticilerle ilgili tenkitleri varsa da bunlar Tanzimat döneminin diğer şairlerinde olduğu gibi belli kişi ve olayları hedef almaz. Beyitleri arasında, “Çek elin râhatsa maksat hükm-i istibdâddan / Hep onun zımnındadır bu âlemin gavgaları” gibi Nâmık Kemal’i hatırlatan sert çıkışlara pek az rastlanır. Tenkitçilerin ortak kanaati, Hersekli’nin sosyal konulu şiirlerinin mizacı kadar heyecanlı, cesur, atak, hatta orijinal olmadığıdır.
Hersekli Ârif Hikmet edebiyat dünyasında şairliğiyle tanınmış, nesir yazılarının çoğunu yayımlamadığından fikrî yönü ihmal edilmiştir. Onun pek azı dışında neşretmekten çekindiği lâyiha ve makalelerinin her biri bir düşünce hatta inceleme mahsulüdür. Nâmık Kemal ve Ziyâ Paşa’dan önce meşrutiyetçi ve yer yer cumhuriyetçi fikirlerini ortaya koyduğu bu yazılar, Osmanlı aydınları arasında gizliden gizliye tartışmalara konu olmuştur. Bu yazılarında ele aldığı konular dinden felsefeye, siyasetten hükümete, hikemiyattan edebiyata kadar geniş bir yelpaze oluşturur. Üzerinde en çok durduğu hususlardan biri de Tanzimat ve Batılılaşma’dır. Birtakım heveskârın Frenkler’i övmeleri yüzünden halkın Frenkliğe meyletmesini ve Avrupa’nın yaşayış biçiminin taklit edilmesini eleştiren Ârif Hikmet ilim ve fennin bütün insanlığa ait olduğunu söylemiş, bunu Frenklik ile özdeşleştirmenin yanlışlığı üzerinde ısrarla durmuştur (a.g.e., s. 155 vd.).
Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi