Hacı Bayram Velî’nin asıl adı Nûman’dır. Ankara yakınlarındaki Solfasol (Zülfadl) köyünden Koyunlucalı Ahmed’in oğludur. Kendisi kuvvetli bir medrese (üniversite) tahsili görmüş, ilim yolunda “müderrisliğe-profesörlüğe” kadar yükselmiştir. Müteâkiben Ankara’da Kara Medrese-Melike Hatun Medresesi’nde “Müderris-Profesör olarak” hocalık yapmıştır. Bu sırada, Hamidüddin Aksarayî (Somuncu Baba) tarafından Şeyh Şücâ vasıtasıyla Kayseri’ye davet edildi. Burada şeyhinin bazı kerametlerini açıkça gören Hacı Bayram Velî, ona intisap etti ve müderrisliği terk ederek büyük bir ruhî istidat gösterip “tasavvuf-tefekkür ve iman yolu”nu seçti. Kendisine tasavvuf yolunda el veren şeyhi Hamudiddin Aksarayî ile birlikte Rûm, Şâm ve Hicâz’a gitti. Mekke’de üç yıl kadar kaldı. Daha sonra yine şeyhi ile birlikte Aksaray’a yerleşti. Şeyhi’nin vefatından sonra onun halifesi olarak Ankara’ya döndü. İlk icraat olarak da, ilim-tasavvuf-toplum hocalığındaki öncülüğü, birleştirici-bütünleştirici yönleriyle, Halvetiyye (Safaviyye) ve Nakşîbendiye tarikatlarını da birleştirerek Bayramiyye tarikatını kurdu.
Hacı Bayram Velî; bilgi, sabır, beceri, tefekkür ve hoşgörü ile tasavvufî olgunluğa ulaşarak “ilim-tasavvuf sentezi”ni yapmıştır. Hacı Bayram Velî’nin müritleri ve halifeleri arasında; Yazıcızade Mehmed Efendi, Fâtih’in Hocası Akşemseddin ve Eşrefoğlu Rûmî’nin de bulundukları bilinmektedir.
Böylece kısa zamanda şöhreti bütün Anadolu’ya yayılan Hacı Bayram Velî, çevresine, çoğu toprakla uğraşan ziraatçı halktan meydana gelen büyük bir cemaati toplamayı başardı. Şöhretini çekemeyen bazı din adamları; onu, şeriata uymayan bir hareketin temsilcisi gibi göstererek değişik senaryolar hazırlayıp, devrin padişahı Sultan II. Murad’a şikâyette bulundular. Bunun üzerine Hacı Bayram Velî, padişah tarafından Edirne’ye davet edildi. O da, Akşemseddin gibi birkaç müridiyle birlikte Edirne’ye giderek padişahı ve diğer devlet büyüklerini ziyaret etti. Saray çevresince Hacı Bayram Velî’de görülen bazı olağanüstü hâller sebebiyle, saray erkânınca derhal fark edildi ve sorguya lüzum görülmeden özür dilenerek padişahın ihsanına mazhar oldu. Hacı Bayram Veli, Edirne’de kaldığı sürece, II. Murad’ın da talimatıyla Eski Câmiî’de vaazlar verdi. II. Murad, Hacı Bayram Velî’nin dönüşünü bizzat makam arabası ile sağladı. Hacı Bayram Velî de Ankara’ya dönüşü esnasında Gelibolu’ya da uğradı; orada Muhammediye’nin yazarı Yazıcızâde Mehmed Efendi ve onun kardeşi Ahmed Bîcan’la görüştü, onları da tarikatına dâhil etti.
Hacı Bayram Velî’nin, Anadolu’daki millî edebiyatın ve tasavvufî hayatın gelişip yayılmasında büyük rolü olmuştur. Başta Akşemseddin, Eşrefoğlu Rûmi, Dede Ömer Sikkinî, Akbüyük, Kızılca Bedreddin gibi birçok halife de Hacı Bayram Velî’nin yanında yetişmişlerdir. Hacı Bayram Velî, 1429-30’larda Ankara’da vefat edince, bugün yine Ankara’da kendi adıyla anılan Hacı Bayram Camii Külliyesi’nde, yani İmparator Augustus Mâbedi’nin de yanındaki türbesinde ebedî istirahatgâhına defnedilmiş.
Hacı Bayram Velî’nin müstakil yazılı bir eseri yoktur. Fakat yetiştirdiği pek çok eser olarak mübarek kişiler vardır. Bunların eserlerinde onun emekleri çoktur. Kısacası Hacı Bayram Velî, teşkilatçı bir mutasavvıftır. Onun eseri insandır ve onu da yetiştirmiştir. Bu bakımdan “toplumun hocası olarak” hizmeti de büyük olmuştur. Hacı Bayram Velî’nin bugün elimizde aruzla iki, heceyle de üç şiiri bulunmaktadır. Şathiyye ve ilâhî tarzındaki bu şiirlerinin bazıları bestelenmiş olup eskiden tekkelerde zikir sırasında okunurdu (Bursalı 1972, Mehmed 1924, Gölpınarlı 1931, Bayramoğlu 1983).
Sayılarının çok az olmasına rağmen, aruzla olsun, hece ile olsun, tamamiyle raksan ve vecdi bir dille söylediği tasavvufî şiirleriyle Hacı Bayram Velî, “Dinî-Ta-savvufî Türk Edebiyatı”nın unutulmaz isimlerinden biri olmuştur. Onun eski kaynaklarda ve yeni antolojilerde meşhur olan üç ilâhîsi bulunmaktadır. Ayrıca bu ilâhîler pek çok kişi tarafından yorumlanmaya çalışılmıştır. Her yorumcu bu ilâhîleri kendi bilgi ummanının muhtelif derinliğine, genişliğine ve muhteva zenginliğine göre yorumlamaya çalışır, fakat hepsi de aynı “vahdet inancı”nda, yani “Allah’ın birliği”nde de birleşiverirler.
Kaynak: Türk Halk Şiiri, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Eylül 2011.