Doğum tarihi: 3 Temmuz 1823, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 2 Nisan 1891, İstanbul
Abdulhak Hamit’in babası tarihçi Hayrullah Efendi ile kardeş çocuklarıdır. İlk öğrenimine özel hocalardan aldığı derslerle başlar. 1831 yılında Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un ilk kısmına girer. 1834 yılında babası ile beraber Paris’e gider. Saint- Louis lisesine devam eder. Burada Fransızca, Latince ve Grekçe’yi öğrenir. 1837 yılında İstanbul’a döndükten sonra Tercüme Odasına memur olarak girer. Burada kültürünü geliştirir. 1840 yılında Mehmet Şakip Paşa’nın Londra elçiliğine atanmasıyla onunla beraber Londra’ya gider. Burada İngilizce’yi öğrenir. İki yıl sonra özel bir görevle Sırbistan’a gider. 1842 yılında Hariciye Nezareti Pasaport Muayene Dairesi başkanlığına getirilir. 1843 yılında İzmir’de tabiyyet sorunlarının çözümü için görevlendirilir. 1847 yılında devletin ilk Salnamesini(yıllık) hazırlar. 1849 yılında Türkiye’ye yerleşmek isteyen Lamartin’e verilecek çiftlik ile ilgili Aydın’a gider. 1849 yılında Macaristan mültecileri ve Baserabya bölgesinin işgaliyle ilgili meselelerin çözümü için Balta Limanı Konferansına Eflak Boğdan Komiseri olarak katılır. 1850 yılında Bükreş’e gider. On sekiz ay burada kalır. İyi bir diplomat olduğunu kanıtlar. 1851 yılında Encüman-ı Daniş üyeliğine getirilir. 1851 yılının sonuna doğru Tahran büyükelçiliğine atanır. 1854 YILINDA İstanbul’a tekrar geri döner. 1855 yılında Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye azalığına getirilir. Ceza ve Muhakeme kanunlarını düzenlemeye çalışır. 1857 yılında İcra heyetine yükselir. 1859 yılında Paris büyükelçiliğine atanır. Suriye meselesinde gösterdiği diplomatik başarılar dış güçleri rahatsız eder. 1861 yılında Paris Büyükelçiliğini bırakmak zorunda kalır. Fuat Paşa kabinesinde Evkaf-ı Hümayün Nazırı olarak görev alır. 1862 yılında Divan-ı Ali Muhasebet başkanlığına getirilir. Sırpların Belgrad’a saldırmaları üzerine 1862 yılında buraya gider. 1863 yılında Darulfunun’da dersler vermeye başlar.
Yusuf Kamil Paşa’nın kabinesinde Anadolu’da beliren yolsuzlukları denetlemek üzere müfettişlik göreviyle Kocaeli, İçel, Bursa, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın ve Antalya şehirlerini dolaşır. 1863 yılında Bursa’nın imar ve restoresi için görevlendirilir. Yaptığı çalışmalar ile bazı üst tebanın çıkarlarına dokunduğu gerekçesiyle 1865 yılında emeklilik adı altında görevinden uzaklaştırılır. Bu durum karşısında Rumelihisarı’ndaki köşküne çekilir. Yedi yıl boyunca kendisini ilmi çalışmalara verir. Bu dönemde Molier’den çeviriler yapar. Fezleke-i Osmani ve Türki Durub-u Emsal eserlerini yazar. Mahmut Nedim Paşa kabinesinde 1872 yılında Sedaret Müsteşarı olarak tekrar memuriyet hayatına geri döner. 1. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’dan milletvekili seçilir. 1877 yılında meclisin açılışıyla Paşa ve Vezirlik rütbelerine yükselir. Rusların Balkanlara doğru ilerlemesiyle Edirne Valiliğine atanır. Fakat sağlık problemlerini bahane ederek bu görevi kabul etmez. 1877 yılında Meclis-i Ayan üyesi olur. 1878 yılında Maarif Nazırı olur. Ardından Hariciye nazırlığı görevine getirilir. Veliaht Reşat Efendi’nin tahta çıkması için gizli çalışmaların içerisine girer. Ayastefonos antlaşmasının ardından görevinden uzaklaştırılır. 1879 yılında Bursa valiliğine atanır. Bursa’nın imar ve inşası için çalışır. Hayatının sonuna kadar bu görevde kalarak Bursa’da önemli hizmetler yapar. Özellikle kurduğu tiyatro sahnesinde yaptığı çevirileri oynatarak halkın bilinçlenmesini sağladı. 1891 yılında hayatını kaybetti.
Ahmet Vefik Paşa yetiştiği devir bakımından Tanzimat’ın ilk nesline; yazarlık ve fikir alanındaki çalışmaları ile Tanzimat’ın ikinci nesline mensup bir şahsiyettir. O devlet adamlığı kadar fikir ve edebiyat adamı olarak da dikkati çeker. İlk Türkoloğumuz ve dil bilginimizdir. Moiere’den adaptasyon şeklinde çevirdiği eserlerle Türk tiyatrosuna önemli katkıları olmuştur.
Ahmet Vefik Paşa batılılaşma sürecinde milli değerlere bağlı kalınmasını, Batı medeniyetinin modasını değil teknik gelişmelerinin takip edilmesinden yanadır. Bu bağlamda hem edebiyatta hem de sanatta kendi köklerimize inilmesini öğütler. Onun içindir ki Vefik Paşa halk edebiyatını diriltme çabasındadır. Daha Paris’te elçilik görevi yaptığı sıralarda Avrupa Şarkiyatçılarının eserlerini okumuş, Fransız filozoflarından etkilenerek Türk milliyetçiliğine yönelmiştir. Bu anlayışa bağlı olarak Lehçe-i Osmaniye, Atalar Sözü, Şecere-i Türki ve Mahbubü’l-Kulüb adlı eserlerini yazmıştır. Türk dili ve edebiyatı üzerine önemli araştırmaların içinde olan Ahmet Vefik Paşa, ülkemizde Batı tesiriyle başlayan milliyetçilik anlayışının ilk önemli isimlerinden olur. Anadolu Türklerinin büyük Türk milletinin bir şubesi olduğunu Avrupa Türkiyatçılarına dayanarak önce şuurlu bir şekilde öğrenir ve ardından herkese öğretir. Türk edebiyatına ve diline dair araştırmalarıyla Ziya Gökalp başta olmak üzere milli edebiyat cereyanına kaynaklık eder.
Eserlerinin hemen hepsinde halkın diline yer verir. Özellikle yaptığı çevirilerde konuşma diline yakın bir dil kullanır. Şinasi ile başlayan dilde sadelik ve halk diline dönüş hareketi ilmi bir tarzda Ahmet Vefik Paşa tarafından ele alınır. Vefik Paşa, Türkçeyi müstakil bir dil olarak görür. Konuşulan dilin Türkçenin bir lehçesi olduğuna inanır. Osmanlı yerine Türk kelimesini kullanır. Türk diline bir bütün olarak bakıp Türk dilinin Orta Asya’dan doğarak Avrupa’ya yayılan bir dil olduğunu ifade eder. Osmanlıcayı ise geniş Türk dili ailensin bir kolu olarak görür. Türk dünyasına bütün Türkler anlayışıyla yaklaşarak Türk birliğini İlmi Türkçülük anlayışına uygun bir tarzda ortaya koyar. Türk dilinin en yaygın kullanılan lehçesinin Oğuz lehçesi olduğunu ileri sürerek bu lehçenin özellikle Arapça ve Farsça tesiriyle değiştiğini ve Osmanlıcanın doğduğunu söyler. Ahmet Vefik Paşa üç türlü Türkçülük hareketine gerçekleştirmiştir. Bunlardan birisi İlmi Türkçülük’tür ki Şecere-i Türki ve Lehçe-i Osmaniye eserleri bu anlayışı doğrultusunda yazılmıştır. İkincisi Bedii Türkçülük’tür ki Bursa’da Yeşil Cami’yi onarması bu akıma örnek teşkil eder. Üçüncüsü ise Edebi Türkçülük’tür ki Moliere’nin eserlerinin bir kısmını yerli hayata uyarlaması ve milli tipleri ortaya çıkarması bakımından örnek olarak gösterilebilir.
ESERLERİ:
İlmi Eserleri: Salname, Hikmet-i Tarih, Şecere-i Türki, Fezleke-i Tarih-i Osmaniye, Türki Durub-u Emsal, Lehçe-i Osmani
Çevirileri: İnfial-i Aşk, Dudu Kuşları, Don Civani, Savruk, Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi, Tartüf, Adamcıl, Okumuş Kadınlar, Zor Nikahı, Zoraki Tabib, Yorgaki Dandini, Azarya, Tabib-i Aşk, Meraki, Dekbazlık,
Çeviri Roman: Telemak,
Diğer Eserleri: Mahbubü’l Kulüb, Koçi Bey Risalesi, Tacü’t Tevarih, Kavanin-i Ali Osman, Düstürü’l Emel, Gülbün-i Hanan, Gülistan