Doğum tarihi: 8 Aralık 1839, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 20 Mayıs 1878, İstanbul
1839 yılında İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırılı Hüseyin Ağadır. Davut paşa İskele Rüştiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüştiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikâyetler artınca, bir sene sonra Bursa’dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüştiyede başmuallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşanın himayesiyle Filibe Rüştiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya’da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe’de tahrirat müdürlüğü yaptı.
1867 senesinde İstanbul’a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi’nin Kastamonu’da ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu’dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine Ziya Paşa, Namık Kemal ve Ali Sauvi aynı vapurla kaçıp Paris’e gittiler. Paris’te Genç Osmanlılar Derneği ile çalıştı. Londra’ya giderek Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın da desteği ile Muhbir gazetesini çıkardı. Ancak Genç Osmanlılarla görüş ayrılığına düşünce gazeteyi bırakmak zorunda kaldı.
Londra’da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, 2. Abdülhamit’in tahta çıkması üzerine İstanbul’a geri döndü. Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden bu görevden alındı. Bu olaydan sonra Abdülhamit Han’a ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan’ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murat’ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20 Mayıs’ta Beşinci Murat’ın bulunduğu Çırağan Sarayı’nı basarak, beşinci Murat’ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşanın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra’ya kaçtı
Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu. Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid (Din hakkında hüküm veren kişi) gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Hatta ezanın ve diğer ibadetlerin de Türkçe yapılmasını savundu. Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini söyleyen Suavi alfabede Latin alfabesine geçilmesi taraftarıdır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatını inceleyerek Türklerin 4000 yıllık geçmişi olduğunu söyler.
Eserleri: Kamus-ül-Ulum vel-Maarif, Ali Paşa’nın Siyaseti, Hukuk-üş-Şevari ve Hive Hanlığı’dır.