1609 yılında İstanbul’da doğmuştur. İyi bir eğitim görmüştür. Ordunun değişik seferlerine katılmış, birçok yeri gezip görmüş, buralarda bilim adamlarıyla tanışıp onlardan istifade etmiştir. 1658’de İstanbul’da vefat etmiştir.
Katip Çelebi tarihten tıbba, coğrafyadan astronomiye, felsefeden dini ilimlere birçok alanda bilgi sahibi olmuştur. IV. Murad döneminde gerçekleştirilen Doğu seferlerine katip olarak katılmıştır.
Ömrünü okumaya ve yazmaya adayan Katip Çelebi değişik alanlarda anlaşılır bir dille eserler vermiştir. Çağından önde giden bir bilim adamı özelliği gösterir. Ele aldığı konuları sistemli bir şekilde işlemiş, düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmiştir. Eserlerinde bilimsel verilerden ve belgelerden yararlanmıştır.
Eserleri
Yirminin üzerinde eser veren Kâtip Çelebi’nin en önemli eserleri şunlardır.
Fezleke (Fezleketü’t-Tevarih): Tarih-i Kebîr olarak da nitelenen bu Arapça eser, kâinatın yaratılışından 1641 yılına kadar gelen genel bir tarih olup müellif hattıyla yazılmış tek nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndedir. 1592-1655 yılları arasındaki olayların anlatıldığı Türkçe Fezleke ise Arapça Fezleke’ye zeyil mahiyetindedir.
Keşfu’z-Zünun: Kâtip Çelebi’nin yirmi yıl gibi uzun bir sürede hazırladığı bibliyografik eseridir. Arapça olarak kaleme alınan eser, Kâtip Çelebi’nin adını duyduğu veya bizzat görüp incelediği binlerce kitap ve o kitapların yazarları hakkında bilgi veren ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Kitap adlarına göre alfabetik bir sırayla düzenlenen eserde, kitapların dili, yazılış tarihi, konusu, müellifi, müellifin diğer eserleri gibi konularda bilgiler verilir. Kâtip Çelebi’nin bu eserinde, diğer kaynaklarda da tespit edilmiş olan Arapça kitaplardan ziyade Türkçe ve Farsça eserler üzerinde durmuş olması dikkat çekmektedir.
Keşfu’z-Zünun’da on beş bine yakın kitap ve risale, on bin kadar müellif adı geçmekte, üç yüzü aşkın bilim dalı hakkında da bilgi verilmektedir. Keşfu’z-zünun’a çeşitli zamanlarda birçok zeyil yazılmış, muhtevası yeni bilgiler ışığında tamamlanmaya çalışılmıştır. İlk ilmî neşrini Gustav Leberecht Flügel, Latince tercümesiyle birlikte yedi cilt hâlinde gerçekleştirmiştir. Mısır ve İstanbul’da (1892) aynen basılan eserin diğer bilimsel neşri, M. Şerefettin Yaltkaya ve Kilisli Rifat Bilge tarafından mevcut yazma ve basma nüshalarla zeyiller gözden geçirilip müellif nüshasıyla karşılaştırılarak yapılmıştır (İstanbul 1971).
Cihannüma: Kâtip Çelebi, iki bölüm hâlinde hazırladığı bu coğrafya kitabının ilk bölümünü denizler, ırmaklar ve adalara, ikinci bölümünü karalara ayırmıştır. Mehmet Âşıkî’nin Menazilü’l-Avalim’ini esas alarak yazmaya başladığı eserinde Batılı kaynakları da değerlendirmiş, İspanya, Mağrip (Kuzey Afrika), Avrupa içleri ve muhtelif Anadolu şehirlerini, hatta Batılı kaynaklara dayanarak Japonya ve bazı Uzak Doğu ülkelerini dahi anlatmıştır. Kâtip Çelebi esere bir dünya haritası ile yüz kadar muhtelif harita eklemiştir.
Muhtelif yazmaları olan ve müellifin ölümü nedeniyle tamamlanamayan eser 1732’de İbrahim Müteferrika tarafından basılmıştır.
Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar: 1645’te başlayan ve yıllarca süren Girit Seferi dolayısıyla, Osmanlı’nın ilk devirlerinden 1656 yılına kadar deniz savaşlarının anlatıldığı bir eserdir. Özellikle Girit Savaşı’nda yapılan hataları ve yenilgi sebeplerini ortaya koyması açısından çok önemlidir. Yazar, hatalardan kurtuluş yollarını eserinin sonunda kırk tavsiye hâlinde toplamıştır. Osmanlı denizcilik tarihi için önemli bir kaynak olan eser çok ilgi çekmiş ve 1729 senesinde Müteferrika Matbaası’nda basılmıştır. Tuhfetü’l-Kibar, İngilizce ve Fransızcaya da çevrilmiştir. Orhan Şaik Gökyay tarafından sadeleştirilip notlar ilave edilerek yayımlanmıştır (Kâtip Çelebi 2007)
Mizanül’Hakk fî İhtiyari’l-Ehakk: İslam dünyasında uzun zaman gündem oluşturan bazı güncel konuların tartışılmasına son vermek amacıyla yazılmış bir eserdir. Kâtip Çelebi, 1656 yılında kaleme aldığı bu kitabında konulara akılcı, faydacı ve uzlaştırmacı bir tavırla yaklaşır. Yazar, eserinin sonunda kendi hakkında da bazı bilgilere yer verir. Eski yazıyla üç kez basılan (1864, 1869, 1888) eser, İngilizceye de çevrilmiştir. Son olarak Orhan Şaik Gökyay ve Süleyman Uludağ tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır. (Kâtip Çelebi 2008).
Kaynak: XVII. Yüzyıl Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Ocak 2013.